27 Nisan 2024 Cumartesi / 19 Sevval 1445

Abdurrahman Dilipak: Parlamento şov yapma yeri değildir

TRT Türk Ekranlarında Betül Soysal Bozdoğan’ın sunduğu Manşetten programına konuk olan Akit Gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, 12. Cumhurbaşkanı Erdoğan dönemini ve kurulmakta olan yeni hükümet sürecini değerlendirdi. Dilipak, yeni dönemde sorunsuz bir iktidar-Çankaya ilişkisi kurulacağının altını çizdi.

stargazete.com29 Ağustos 2014 Cuma 07:00 - Güncelleme:

Kılıçdaroğlu’nun, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı yemin törenine katılmamasını eleştiren Dilipak, bunu milli iradeyle inatlaşmak olarak değerlendirdi.  Kılıçdaroğlu’nun milli iradeye saygısızlık ettiğini belirtti.

Parlamentonun bir takım siyasi mobinglerin arenası, şov yeri olamayacağını söyleyen Dilipak, “Kılıçdaroğlu, Merve Kavakçı’yı parlamentodan çıkartmaya çalışan Ecevit’in düştüğü duruma düşecektir. Bu aynı yanlışın tekrarıdır” dedi.  

KILIÇDAROĞLU, MİLLİ İRADEYE SAYGISIZLIK EDİYOR

B.S.B: Recep Tayyip Erdoğan, 12 Cumhurbaşkanı olarak görevi teslim aldı. Ana muhalefet partisi lideri olarak Kılıçdaroğlu’nun yemin törenine katılmayışını nasıl yorumlarsınız?

A.D: Bu milli iradeye karşı bir saygısızlıktır. Bay Yanlış’ın yeni bir yanlışı oldu. CHP, eski CHP olduğunu bir kez daha gösteriyor. Milli iradeyle inatlaşılmaz. Kılıçdaroğlu, Merve Kavakçı’yı parlamentodan çıkartmaya çalışan Ecevit’in düştüğü duruma düştü. Bu aynı yanlışın tekrarıdır. Parlamento bir takım siyasi mobbinglerin arenası, şov yeri olamaz.  Burada milli iradeye saygı göstermesi gerekir. Tayyip Erdoğan’ı boykot etme, sadece Erdoğan’a değil ona onay veren millete saygısızlıktır ve bu saygısızlığı CHP’nin tabanında bulunan birçok akıllı insan da kabul etmeyecektir.

ARTIK ‘HAYIR’ DİYEBİLEN BİR TÜRKİYE VAR

B.S.B: Sn. Erdoğan’ın son iki gündür yaptığı konuşmalarında “yeni Türkiye’nin doğum günü” vurgusu var. Bu yeni dönem ‘Yeni Türkiye’ neler vaat ediyor?

A.B: Bu, Türkiye’ye yeni bir anlam kazandırıyor. Yeni Türkiye, global bir aktör. BM’nin yeniden yapılandırılması, dünyadaki bir takım kavramların, kurumların yeniden sorgulanması anlamında yeni bir gündem başlatan Türkiye’den bahsediyoruz.

Davutoğlu, ‘one minute’ konusunu dile getirmişti. Artık “hayır” diyebilen bir Türkiye var. Türkiye, yeniden Osmanlı Milletler Toplumunun rol modeli. Yeni bir Türkiye doğuyor ve bu Türkiye sadece Türkiye sınırları içerisinde yer almıyor. Kafkaslara, Afrika’ya, Balkanlar’a, Mezapotamya’ya, Asya’ya doğru genişleyen yeni bir Türkiye.

PARALEL YAPI SANA SÖYLÜYORUM, ARKASINDAKİ GÜÇLER SİZ ANLAYIN

B.S.B: Bugün 62. Hükümet kuruluyor. Cumhurbaşkanı ve başbakanın konulara, meselelere bakışı hakkkında, yeni dönem “uyum” hakkında neler söylersiniz?

A.D: Erdoğan ve Davutoğlu, birlikte aynı şarkıyı söylüyor. Farklı kelimeleri kullanıyorlar ama aynı şarkıyı söylüyorlar.

Erdoğan ve Davutoğlu’nun konuşmalarında paralel yapıya yapılan vurgular sadece paralel yapıyı hedef almıyor. Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla diyerek paralel yapıyla Türkiye’de siyaseti dizayn etmek isteyen uluslar arası sisteme sesleniliyor. Aslında paralel yapıdan kasıt, onun arkasındaki sponsorlar. Arkasındaki uluslar arası sermaye, güç odakları, derin devlet.

Paralel devlet dediğimiz şey derin devlete enjekte edilmek istenen ılımlı İslam hareketi. Paralel bir din anlayışının Truva atı. 

Tayyip Erdoğan paralel yapıya sert mesajlar vererek, paralel yapı üzerinden siyaseti toplum, din, kültür hayatını manipüle etmek isteyen güç odaklarına karşı kararlılık ve cesaret gösterisinde bulunuyor.

TÜRKİYE İÇİN TARİHİ BİR GÜN

B.S.B: Ak Parti’de yapılan olağanüstü kongre ardından cumhurbaşkanlığı devir teslim töreni ve yeni hükümetin kurulması, son iki günde peş peşe yaşanan olaylardı. Bu süreçlerin iyi ve hızlı işlediğini düşünüyor musunuz?

A.D: Süreç çok hızlı işliyor. Muhalefetin buna ayak uydurması mümkün değil.  Ak Parti kongresi bir düğün yeri gibiydi. CHP kongresi, sanıyorum, biraz matem havasında geçecek. Dar bir salonda, sadece delegelerin alındığı ve kendi aralarında iktidar mücadelesi verecekleri bir kongre olacak.

DAVUTOĞLU, EFLATUN GİBİ DÜŞÜNEN DEDEM GİBİ KONUŞAN BİRİ

B.S.B:  Bu günden bakıldığında başbakan olarak Ahmet Davutoğlu seçiminin isabetli bir karar olduğunu düşünüyor musunuz?

A.D: Ahmet Davutoğlu’nun ismini ilk ortaya atanlardan biri benim. Bundan 1 yıl kadar önce, daha bu konular hiç tartışılmazken, Türkiye’nin önümüzdeki 5 yıllık dönemi içerisinde dış politikanın çok belirleyici olacağını, hem dünya, hem bölgesel konjonktür hem de iç dinamikleri açısından ve Türkiye’nin bu süreç içerisinde dış politikanın, kalkınma, hukuk politikaları için belirleyici bir rolü olduğunu, bu bakımdan Davutoğlu’nun uygun bir isim olacağını yazdım ve bunu da sonuna kadar savundum.

Ahmet Davutoğlu kişilik olarak, kariyer olarak ve kazandığı tecrübeler olarak da uygun. Yeni dönemde daha sorunsuz bir iktidar Çankaya ilişkisi açısından da önemli. Davutoğlu, aşırılıkları olan biri değil. Dengeli, dürüst, cesur, bilgili… Genel başkan adaylığı için başka isimler üzerinde de durulabilirdi. Ama bugünkü şartlarda en doğru isim Davutoğlu’dur.

İşe danışman olarak başladı, siyasetle devam etti. Öncesinde akademik bir kariyeri var. Ahmet Davutoğlu’nun başka özelliğinden biri Bilim Sanat Vakfı’nın önemli isimlerinden birisi. Politikacı, akademisyen olmanın yanında bir medeniyet kaygısı olan, entelektüel ve sivil refleksleri olan biri.

B.S.B: Davutoğlu’na “emanetçi başbakan” yakıştırmaları da yapılıyordu. Bu sizin anlattığınız Davutoğlu’na uymayan bir yakıştırma değil mi?

A.D: Emanetçi olmamak kavgacı olmak anlamına da gelmez. Konuşacağız, istişare edeceğiz, uzlaşmaya çalışacağız. Önyargılarla, inatlaşarak, birbirini küçük düşürerek, başkalarının acıları ve çaresizlikleri üzerinden gelecek arayan bir anlayışa sahip değil. Yani CHP muhalefeti anlayışıyla değil.

CHP TARİHİN AKIŞ YÖNÜNE TERS HAREKET EDİYOR

B.S.B: Son günlerde yapılan ‘dava partisi’ olma argümanını Ak parti bazında nasıl açıklarsınız? Bunun Ak Parti’nin bütünlüğü açısından önemi nedir?

A.D: Erdoğan ve Davutoğlu’nun, konuşmalarında din-tarih-kültür geleneğine vurgular yaptığını görüyoruz. Davutoğlu ile Erdoğan aynı dili kullandı. Çoğulculuğa, herkesin inandığı gibi yaşayacağına vurgu yaptılar. Suriye’dekilerle, Irak’takilerle bütün olduğumuza işaret ettiler. Onlar değil “biz” kavramına vurgu yaptılar.

Kongrenin sadece Türkiye’de büyük bir ilgiyle izlendiğini düşünmüyorum. Gazze’de, Suriye’de, Irak’ta, Tacikistan’da ve birçok ülkede büyük bir ilgiyle izlendi. Diğer ülkelerde dualar edildi, gözyaşları döküldü… Türkiye’nin yardımıyla ayağa kalkmaya çalışan Müslüman ve mazlum halklar, kongreyi izlerken dua etmiş, gözyaşı dökmüşlerdir.

Ak Parti’nin asıl gücü teşkilatı, delegeleri değil bu saydıklarım. Somalililerin, Suriyelilerin duasının bereketi var.

Ak Parti, tarihin akış yönünde hareket ediyor. CHP’nin yanlışı tarihin akış yönünün aksine hareket etmesi.