20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

Başbakan Erdoğan'dan kabine değişikliği açıklaması: Makamlar geçicidir

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Bakanlar Kurulu'ndaki değişiklikle ilgili, 'Kabinelerin göreve başladığından sonra ilanihaye görev yapar diye bir kayıt yok. Süreç içerisinde gerçekten zaman zaman bir meslekte bakıyorsunuz zayıflama oluyor, bir performans düşüşü oluyor. Zaman zaman bakıyorsunuz toplumla olan ilişkilerde bazı sıkıntılar yaşıyoruz. Tabii bizim de gerçekten sorumluluk mevkisinde olan bir başbakan olarak, kabinede eğer değişimi gerektiren bir şeyi yakalıyorsanız, sevk-i idareci olarak da bunu yapmak zorundasınız. Bu hiç bir zaman arkadaşlarımdan farklı noktada, Allah göstermesin, olumsuz yaklaşım tarzı olarak değerlendirilmemeli. Onlar ellerinden gelen bütün gayreti ortaya koydular' dedi. İmralı görüşmeleri hakkında değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, 'Bu işin belli bir süresi diye birşey yok. Bizler istişaremizi yapıyoruz. ne zaman gidilmesi gerekiyorsa, MİT ile görüşmelerimizi yapıyoruz. Neyi gerektiyorsa buna göre adım atmalıyız. Nabız tutmamız lazım. Tutamazsak karşı tarafta kalır. BDP heyeti için İmralı ile bir görüşme takvimimiz yok. Buradan gelen şeyler, geri döndüğünde, bu tahrike dönüşüyorsa aynı şekilde devam edemeyiz' dedi. Erdoğan 'Şu anda içeride 400’e yakın emekli, muazzaf subay, astsubay var. Hemen hemen hepsi tutuklu. Mağdur ya da şüpheli olarak gelenler oluyor. Çok daha ağır olanı örgüt kurmaktan, örgüt elemanı olmaktan. Böyle bir şeyin hükümleri kesinse işi bitir. Ama kesinlik yoksa yüzlerce subayı bu şekilde değerlendirirsen, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin içindeki bütün moralleri alt üst eder' dedi.

25 Ocak 2013 Cuma 07:00 - Güncelleme:
Başbakan Erdoğan'dan kabine değişikliği açıklaması: Makamlar geçicidir
Başbakan Erdoğan, 24 Genel Yayın Yönetmeni Yiğit Bulut Moderatörlüğü’nde “Sansürsüz Özel”de Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karaalioglu, yazarlar Fehmi Koru, Sibel Eraslan ve Beril Dedeoğlu’nun sorularını yanıtladı...

Bakanlar Kurulu'nda yapılan değişikle ilgili soru üzerine Erdoğan, 'Kabineler göreve başladığından sonra ilanihaye görev yapar diye bir kayıt yok. Süreç içerisinde gerçekten zaman zaman bir meslekte bakıyorsunuz zayıflama oluyor, bir performans düşüşü oluyor. Zaman zaman bakıyorsunuz toplumla olan ilişkilerde bazı sıkıntılar yaşıyoruz. Tabii bizim de gerçekten sorumluluk mevkisinde olan bir başbakan olarak, kabinede eğer değişimi gerektiren bir şeyi yakalıyorsanız, sevk-i idareci olarak da bunu yapmak zorundasınız. Bu hiç bir zaman arkadaşlarımdan farklı noktada, Allah göstermesin, olumsuz yaklaşım tarzı olarak değerlendirilmemeli. Onlar ellerinden gelen bütün gayreti ortaya koydular' diye konuştu.

Recep Akdağ'ın Sağlık Bakanlığı döneminde, 10 yıldır elinden gelen bütün gayreti ortaya koyduğunu ve kabinede en uzun görev yapan 5 bakandan biri olduğunu belirten Erdoğan, 'Aynı şekilde diğer arkadaşlarımdan bu dönemde göreve başlayanlar olduğu gibi ikinci dönem yine bakanlık yapan arkadaşlarım vardı. Bazılarında bir değişiklik gerektiği için bu adımı attık' dedi.

Erdoğan, Milli Eğitim Bakanlığı'nda yeni bir sürecin içinde olduklarını dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

'Kod olarak '444' dediğimiz 4 4 4 süreci hakikaten çok farklı bir yapıyla birlikte, bir de ülkemizde özellikle eş durumundan öğretmenler meselesinde beklentiler var. Beklentiler noktasında bunu süratle aşmamız gerekir. Eğitim Komisyonu Başkanı olan Nabi Bey'in de bu konulardaki hassasiyetlerini biliyoruz. Aynı şekilde Kültür Bakanlığımızda bazı durumlar var. Çok süratle almamız gereken mesafeler var. Biz Kültür ve Turizm Bakanlığını birleştirirken bir düşüncem vardı, o da şuydu, turizmi başlı başına bir olay görmenin yanlış olacağına inanmıştım. Eğer sadece turizm olarak değerlendirirseniz, o zaman sadece deniz, kum ve güneş olarak bu işi bugüne kadar tanımladılar...Biz olayı böyle değerlendirmeyelim dedik. Arkadaşlarımın birçoğu o zaman muhalefet etti. Dedim ki biz bunu kültürle birleştireceğiz. Kültürle bunun birleştirirsek hem turizm için çok ciddi bir altyapı elde ederiz, bir de kültürel varlıklarımızı süratle restore etme imkanı buluruz. Bu birbirini desteklediği zaman bütün o eserler bir çekim alanı oluşturacaktır. Dolayısıyla kültür ve inanç turizminde sıçrama yapalım dedik. Bunu biz aynı zamanda eğitimle de bütünleştirdik, sağlık turizmiyle birleştirdik. Daha sonra dağ, yayla bütün bunlarla birleştirmek suretiyle 2012 32 milyonla hamdolsun patladı.'



-'Makamların kalıcı değil, geçici olduğuna inanan partiyiz'-

Başbakan Erdoğan, bunu yeterli bulmadıklarını vurgulayarak, 'İstanbul'da mesela otel yetiştiremiyoruz. Rakamlar artık gayet iyi konuma geldi, daha da iyi noktaya yürüyecek. Şu anda girişimcilerimiz İstanbul'da otel yatırımlarını devam ettiriyorlar. Antalya dediğimiz zaman sadece bir mevsim, bir buçuk mevsim turist görebilirdiniz, şimdi 4 mevsime yayılmaya başladı. Oraya doğru eğitimi, konferans meselesini, kongre turizmini oraya doğru öteliyoruz. Bir de özellikle golf turizminde de ciddi sıçramalar oralarda oldu. Aynı zamanda uluslararası futbol takımları da Antalya'ya gidiyor. Bunlar için orası önemli bir merkez haline geldi. Bunlar turizmde potansiyelimizi arttırıyor ve çok daha iyi bir noktaya geleceğiz. Doğu, Güneydoğu, buralara doğru bu iş yürüyecek ama malum terör belası ister istemez orada bu sıçramayı yapmamızı önlüyor. bu sıçrama oralara doğru yansıdığında biz 32 bırakın 50'yi yakalar yolumuza devam ederiz' değerlendirmesinde bulundu.

İçişleri Bakanının da süreç içerisinde elinden gelen gayreti gösterdiğine işaret eden Erdoğan, 'Bir değişimin olması, bütün bunlarla beraber bizim bir şeye inandığımızı açık net ortaya koymam lazım. O da makamların kalıcı değil, geçici olduğuna inanan partiyiz. Bu 1, 2, 4, 10 15 sene olur, hepsi olabilir ama bütün mesele o süre içinde birbirimizi anlayışla kucaklayarak bundan sonraki süreçte dayanışma içinde yolumuza devam edeceğiz' dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Türkiye'nin ayağa kalkmasında şu anda eğer biz güçlüysek arkadaşlar onu özellikle vurguluyorum biz yatırımda bazı arkadaşlar 'frene basmak' falan filan diyor, frene basmadık. Şahsen bir Başbakan olarak asla ben frene basılmasına taraftar değilim. Dikkatli gideriz, dozunda gideriz, ama yola aralıksız devam etmek durumundayız. Frene basmak bize kaybettirir. Bizim kazanmaya, daima kazanmaya... Çünkü kazandıkça dağıtacağız. Kime? Ülkenin bütün insanlarına. Bunu başarmamız gerekiyor' dedi.

'Kültür ve Turizm, İçişleri, Sağlık ve Milli Eğitim'de yapılan değişimler politika değişikliğinin de habercisi mi, bu değişimleri buna dayalı bir yaklaşımla mı yaptınız?' sorusuna Başbakan Erdoğan, şu yanıtı verdi:

'Şimdi politika değişimi derken hız kazandırmak için tabii ki bu arkadaşlarla daha farklı bir süreci başlatacağız. Yani buralardaki kaptanlarla, pilotlarla daha farklı bir ortaya performans koymamız lazım. Bazı değişimleri yapmamız şart. Bu değişimlerde özellikle bakıyorsunuz bazı bürokratlar sizi engelliyor, tıkıyor. Eğer o bürokratik oligarşiyi siyasetçi olarak aşamazsanız orada kalıyorsunuz. Burada bu tür bazı şeyler var. Şimdi ben mesela Marmaray'da 3 sene, belki daha da fazla gecikmeliyiz. Niye ben bu kadar gecikeyim? Bu önemli bir yatırım. Bugüne kadar bu bitecekti. İstanbul'un ulaşımında çok ciddi bir yükü burada kaldıracaktık. Ama çok basit bir yerde bakıyorsunuz bürokrasi sizin önünüzü tıkıyor. Bu bazen kurullar oluyor, bazen diğerleri. Kanun hükmünde kararnameye de biliyorsunuz biz bir adım attık. Ne yaptık tabiat varlıklarıyla, tarih kurulunu, kültürü ayırdık. Tabiat varlıkları şimdi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nda bir daire başkanlığı gibi oldu. E ne oldu şimdi? Sizi tıkayamıyor. Süratle orada netice alıyorsunuz. Ama tarih ve kültür varlıklarında, orada sıkıntı yaşıyoruz. Hızlı gidemiyoruz. Çünkü olaylara bakıyorsunuz bazıları ideolojik yaklaşıyorlar. Şimdi böyle olduğu zaman ben netice alamam. Bir başbakan olarak siz araştırmanızı yapıyorsunuz. Her şey önünüzde, orada bazı gerçekleri görüyorsunuz.'



TERÖR SORUNU

"Batı neyi gördüyse doğu da onu görecek" şeklinde konuşan Erdoğan, "Şimdi Kürt, Türk, Laz, Çerkez sorunu…Bunları çoğaltabilirsiniz. Bu bizim ayrımcılığa götürür. Burada ayrım yapmam mümkün değil. Kimse yaratılırken ne olduğunu bilmiyor ki. Hepsini biz yaratandan ötürü seviyoruz. Onlara hizmette bizim görevimiz. Bu artık sadece terör sorunu. Biz bölgesel milliyetçiliğe hayır dedik. Biz öldürmeye değil biz yaşatmaya mecburuz. Biz elimizden geleni yapmaya hazırız. Ben Kürt kardeşim diyorum. Kürt sorunu tabiri bizi ayrımcılığa düşürür. Her unsurumun bir sorunu var. Bunları çözmekle mükellefiz. Ben Kürt kardeşimini seviyorum. Ben Kürtçülüğe Türkçülüğe de Lazcılığa da karşıyım. Çünkü yaratılırken kimse seçmemiş. Biz bu ayrımcı çizgiye düşeriz diye çekiniriz. İster terör ister Kürt sorunu deyin. Biz bunları çözmek niyetindeyiz" dedi.



SÜRATLİ GİTMEMİZ GEREKİYOR

Yatırım konusunda duraksamanın söz konusu olmadığını ifade eden Erdoğan, "Çok daha süratli gitmemiz lazım, vaktimiz dar. Türkiye'nin ayağa kalkmasında, şu anda biz güçlüysek, bunu özellikle vurguluyorum. Biz yatırımda, bazı arkadaşlar yatırımda frene basmak falan diyor. Frene basmadık, esasen ben bir başbakan olarak asla frene basılmasına taraftar değilim. Dikkatli gideriz, dozunda gideriz ama aralıksız devam etmek durumundayız" diye konuştu.



BDP HEYETİ İÇİN İMRALI İLE BİR GÖRÜŞME TAKVİMİMİZ YOK

İmralı görüşmeleri hakkında değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, "Bu işin belli bir süresi diye birşey yok. Bizler istişaremizi yapıyoruz. ne zaman gidilmesi gerekiyorsa, MİT ile görüşmelerimizi yapıyoruz. Neyi gerektiyorsa buna göre adım atmalıyız. Nabız tutmamız lazım. Tutamazsak karşı tarafta kalır. BDP heyeti için İmralı ile bir görüşme takvimimiz yok. Buradan gelen şeyler, geri döndüğünde, bu tahrike dönüşüyorsa aynı şekilde devam edemeyiz" dedi. Sözlerinin, Ahmet Türk'ün Diyarbakır konuşması ile ilgili olup olmadığının sorulması üzerine Başbakan Erdoğan, "Ben nasıl sözlerime dikkat ediyorsam o da etmeli" dedi.

ÜLKEMİZİN REFAHI İÇİN BU RİSKİ ALMAYA HAZIRIZ VE BUNU ALACAĞIZ

Abdullah Öcalan'a televizyon tahsis edilmesiyle ilgili soruyu yanıtlayan Erdoğan şunları söyledi:
"Ben Adalet bakanıma televizyon konulması talimatını daha önce önce verdi. Sonra diğer tarafa verdiniz onada verin diye uyadım. Dışarıda söylenen hücre, hücre. Hücre değil 11-12 metrekarelik yerde tek başına kalıyor, yatağı var, televiyonu var. 40 metrekarelik alanda tek başına gidip voltasını atabiliyor, jimnastiğini yapıyor. 'Sayısı az diye' bazı şikayetlerde bulunmuş. Adalet Bakanımla konuşacağım. Bu yavru muhalefeti rahatsız edebilir. Sayın Bahçeli'nin bu tür şeyleri yanlış buluyor. Bun tür şeyler bu ülkenin huzuruna değil, huzrusuzluğuna destek olur. Riske girdiğimizin farkındayım. Ama ben şahsım ve kendim adına ülkemizin refahı için bu riski almaya hazırız ve bunu alacağız. "

TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ ŞU ANDA KENDİ PARLEMENTER SİSTEMİ İLE EN UYUMLU HALE GELMİŞ DURUMDA

’Darbeler maddesinden Türkiye ne zaman kurtulacak?’ sorusuna Başbakan Erdoğan şöyle yanıt verdi: "Türk Silahlı Kuvvetleri şu anda kendi parlementer sistemi ile en uyumlu hale gelmiş durumda. Bazı medya organları Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı çok haksız davranıyorlar. Kırsal kesimde güvenliği sadece polis teşkilatı ile yürütün. Yürütemezsiniz. Demek ki ihtiyaç var. Bir zamanlar ilçelerde jandarma vardı. Şimdi beldelerde var. Belki bir zaman sonra beldelerde de olmayacak. Hudut koruması ile ilgili asker alımı yapalım dedik. Çok düşük bir sayı geldi. Bedel konusunda piyasadan çok farklı rakamlar olmasına rağmen talep yok.

"TERÖRLE NASIL MÜCADELE EDECEK BU İNSANLAR"

Şu anda içeride 400’e yakın emekli, muazzaf subay, astsubay var. Hemen hemen hepsi tutuklu. Mağdur ya da şüpheli olarak gelenler oluyor. Çok daha ağır olanı örgüt kurmaktan, örgüt elemanı olmaktan. Böyle bir şeyin hükümleri kesinse işi bitir. Ama kesinlik yoksa yüzlerce subayı bu şekilde değerlendirirsen, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin içindeki bütün moralleri alt üst eder. Terörle nasıl mücadele edecek bu insanlar. Benim Genelkurmay Başkanım Şemdinli’ye kadar gidip operasyon yönetebiliyor. Bu mücadeleyi veren inasanlara arka taraftan örgüt elemanı dersen, nasıl oluyorda bu örgüt orada terörle mücadele ediyor. Bu yenilir yutulur birşey değil. 232 kişi bu şekilde sürekli çağırılınca, üste de kuvvet komutanlarımız biz bu mücadeleyi verirken ben bu 232’yi nasıl göndereceğim diyor oralar. Bunu anlamak mümkün değil."

YARGIYI, YARGILAMA GİBİ BİR GAYRETİN İÇERİSİNDE DEĞİLİM
Cezaevlerindekiler için hastalık ve yaşlılık durumlarının belirtilmesi ile Başbakan Erdoğan sözlerini şöyle sürdürü: "Bunların arasında mama ile beslenenler var. Sayın Cumhurbaşkanımıza bırakmadan yasa ile bu işi çözelim. Hapishanede bunlar ciddi bir cezayı orada çekiyor. Bu ifadeleri kullanırken yargıyı, yargılama gibi bir gayretin içerisinde değilim. Ama attığımız bir yanlış adımın çok daha dikkatle ele alınmasının gereğine inanıyorum. Bu insanların moral değerler, motivasyon noktasında eğer biz darbeyi vurusak, terörle mücadele konusunda çok büyük darbe yeriz. Bunların içerisinde, karacısı var, denizcisi var. Neredeyse komuta kademesinde oralara gönderilecek komutanımız kalmıyor. Öyle şey olmaz."

ALMANYA'DA MEZHEBİ OLARAK TÜRKİYE'Yİ BÖLMEYE ÇALIŞAN YAPILANMALAR VAR

Terörle mücadelede uluslararası destek alamadıklarına dikkat çeken Başbakan, Almanya'da Türkiye'yi mezhebi olarak bölmek isteyen yapılanmalar olduğunu kaydederek şöyle konuştu:"Aslında yol alıyoruz dersem aldatıcı olur. 3 yıl kadar önce Sayın Sarkozy ile görüştük. 'Bir sürpriz var' dedi. Dedi ki, 'Bu terör örgütünün liderlerinden size teslim edeceğim' dedi. Kendisi gittti hala teslim ediyor. Ben kendisine dedim ki 'Terör örgütü olarak açıkca söylediniz. Bu böyle giderse, bugün bize, yarın size' dedim. Almanya sırada. Bayan Merkel'e anlattım, 'şu anda bizede yargılamada olan 4 bin dosya var' dedi. 'Yargıyı hızlandırın. Suçlu iade anlaşmamız var. Bize teslim edin' dedim. Bunda sonra Almanya'da çok daha ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalabilir. Şu anda Almanya'da mezhebi olarak Türkiye'yi bölmeye çalışan yapılanmalar var. Almanya bunu destekliyor, parasal olarak da destekliyor. Bunu da söyledik. Söyleyince rahatsız oluyorlar. Şimdi Şubat ayında ziyaretleri var. Tekrar söyleyecekler."

BEN TÜRKİYELİYİM DEDİĞİM İÇİN YARGILANDIM

Türkiye'de bulunan etnik kimliklerle ilgili konuşan Erdoğan, "Yüzde 99'u müslüman olan Türkiye'de İslam bizi birleştirdi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ilk Meclis konuşmasında, 'siz anasır islamiyeyi oluşturuyorsunuz' diyor. Mehmet Akif'in de banzer sözleri var. Yeni Anayasa'da Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı altında toplanalım diyoruz. Anayasal vatandaşlıktan bazı gruplar rahatsız oluyor. Ben Türkiyeliyim dediğim için yargılandım. Bu memleketin evladıyım böyle diyorum ne fark eder" dedi.

BİZ BİR ÇÖZÜME DOĞRU GİDİYORUZ

Sürecin çözüme doğru gittiğini kaydeden Başbakan Erdoğan, "Ben daha iyi olacağına inanıyorum. Güneydoğu Anadolu'nun milletvekilleri, il başkanları, kadın kollarını topladım. Sırayla bütün bölgeleri sürekli toplayacağım. Ülkemizin sorunlarını dinliyoruz. Doğu ve Güneydoğu'da özgüven gelmiş. Bunun gelmesi bana göre çok çok önemli. Biz bir çözüme doğru gidiyoruz. Bu aralar akil adamlar diye gruplar çıktı. Nereden baktığınız çok önemli. Bana bölücü terör örgütünün liderini evde mahkum edin derseniz ben ona akil adam demem. Yapın kamuoyu yoklamasını. Su bulabilrsem su ile söndürüdüm. Bulamazsam elimle zara vermeyecek bir kenara atarım" şeklinde konuştu.

GLADYOYU BÜYÜK ÖLÇÜDE ÇÖKERTTİK

Kürt gladyosunun olup olmadığının sorulması üzerine Erdoğan, "Geçmişte vardı ama şuanda böyle bir gladyonun olduğunu sanmıyorum. Biz bunları büyük ölçüde hamdolsun çökerttik. hemen hemen hepsi cezaevlerinde. Fakat bundan 2 grup öncesinde temas ettim bu konuya. Dağda infazların bilgilerini verdim. 100'ü aşkın rakam var. Bunlarda acıma felan söz konusu değil" dedi.

AB SÜRECİNİ KAYBETMEK SÖZ KONUSU DEĞİL

Avrupa Birliği sürecinin unutulduğu yönündeki eleştirilerin hatırlatıldığı Erdoğan, "Çok açık samimi söyleyeyim, bizim AB sürecini unutmak kaybetmek diye öyle birşey söz konusu değil. Her bakanlarkurulunda Egemen Bey bize AB ile ilgili sunumunu yapar" diye konuştu.

ANAYASA PAKETİNİ MECLİSE GETİRECEĞİZ

Yeni anayasa ile ilgili çalışmaları değerlendiren Recep Tayyip Erdoğan, "Muhalefetle anlaşmak çok zor bir şey. Anlaşamadığınız zaman yapacak bir şey yok. Anayasa paketini getireceğiz. Diğer partilerin çalışması yok. Biz parlemantoya sunacağız. Rafta durabilir. Paket tek başına Mart'tan sonra gelirse içinde başkanlık sistemi olacak" dedi.

YARGI SİZE İŞ YAPTIRMAMAYA UĞRAŞIYOR

Başbakan Erdoğan, yargının çalışmalarına bazen engel olduğunu kaydederken, "Şu anda bizi denetleyen bürokrasi. Bürokrasi yasamayı, yürütmeyi denetliyor. Atadığınız adam sizi denetler hale gelir. Şu anda yargının elinde imkanlar çok farklı yerlerde. Size iş yaptırmamaya uğraşıyorlar. Galataport, Haydarpaşaport, İETT garajı olayı. Birisinde 'Yahudi'dir' dediler, birinde 'Araptır' dediler" diye konuştu.

BAŞKANLIK SİSTEMİ

Başbakanlık sistemiyle ilgili çalışmaların ne aşamada olduğunu sorulması üzerine Erdoğan şöyle konuştu:"Bizim derdimiz bu ülkede bu tartışılsın. Belediyeler olsun, STK'lar olsun tartışılıyor. Bizde STK'larla olsun üniversitelerle olsun konuşuyoruz. 'Dünyada 100'ü aşkın ülkede başkanlık sistemi var. Geri kalmış ülkeler, ileri ülkelerde var. Hepsi aynı değil. Biz bunları alırız, olumlu, olumsuz taraflarını, kendi geleneke ve göreneklerimizle haczederek Türk tipi bir başkanlık sistemi yaparız. Bunu çeşitli yazarlar tiye aldı. Ben batının ilmini alırım. Sistemlerde Amerika, Rusya nasıl uyguluyor? Bunların hepsinde alacağım şeyler var. Bunların hepsi kendi değer yargıları ile oluşturulmuş sitemle oluştururuz. İnanın çok da kazançlı çıkarız. Bu ülkenin çok zengin bir geçmişi var. Hukuk tarihinden gelenek ve göreneğe kadar..."

SÜREÇ İÇERİSİNDE MİLLETİMİZİN TALEPLERİNİ YERİNE GETİRİRECEKSİNİZ

Başkanlık sistemi içerisindeki yeri sorulan Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:"10 yıl Başbakan olarak 4,5 yıl belediye başkanı olarak bir görev yaptık. Bunların hepsi deneyimdir, tecrübedir. Bundan sonra bu tecrübeye bina ederek sonraki süreci yöneteceğiz. Biz partimizin tüzüğünde önemli bir noktaya yer verdik. Kimsenin önünü tıkamayalım. Odalarla iligili olay yasayı onların talebi üzerine çıkarttık. Şimdi onlar bundan nasıl döneriz diye uğraşıyorlar. Omurgalı olacaksınız. Bir şey söylediyseniz onu yapacaksınız. Bu süreç içerisinde milletimizin taleplerini yerine getirireceksiniz."

-Taksim Meydanı-

Erdoğan, Taksim Meydanı ile ilgili çalışmalara da değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Diyorsunuz ki Taksim Meydanı'nda bir Taksim Kışlası vardı. Çıkarıyorsunuz onu gösteriyoruz. Şimdi diyorsunuz Taksim'i biz bu kışlayla yeniden zenginleştireceğiz. E şimdi kurul buna müsaade etmezse ki geçenlerde biliyorsunuz reddetti. Nasıl reddedersin? Bu var. E neymiş, 'ondan sonra orası bu hale gelmiş, böyle kalması gerekiyor'. Böyle şey olur mu? Veya diyor 'Cumhuriyet Caddesi tarafı sadece olabilir'. Ya bunun aslı ne aslı? Bu 150-160 yıl önce bu böyle yapılmış. Bu Rus mimarisiymiş şöyleymiş, böyleymiş ya ne olursa olsun. İstiklal Caddesi Barok mimarisinden geçilmiyor. Ne yapacağız yani İstiklal Caddesini kaldıracak mıyız. Hayır o öyle güzel. Ben İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğum o zaman Vakko'ya, Vitali beye demiştim ki Beyoğlu Güzelleştirme Derneği Başkanıydı. Dedim 'bay Vitali gel bir şey yapalım senle'. 'Ne yapalım' dedi. 'Gel dedim Beyoğlu İstiklal Caddesi'nin aslı neyse oradaki bütün o binaları aslına döndürelim. Sen bana STK olarak madem ki adın Beyoğlu Güzelleştirme Derneği STK olarak destek ver. Ben de büyükşehir belediyesi olarak elimden ne geliyorsa onu yapayım'. Çünkü bunlar şehirlerde çok önemli bir olay. Şimdi diyelim ki bizim Akaretler mesela aynıydı. Akaretler şu andaki haliyle bambaşka oldu. Çok çok güzel bir hale geldi. İstiklal Caddemiz öyle değil. Sonra öyle oldu ki. Yani Vitali rahmetli oldu. Ama Vakko bir cephe giydirmesi yaptı. Tabii Cem'e (Hakko) şimdi sesleniyorum, böylece ondan sonra o kendi babasının bana alıp geldiği ve özenle yaptırmış olduğu o mimariyi oraya koymadı. Şu andakini yaptı. Hakikaten İstiklal Caddesi'nde o aslına tam ters bir yapı olmuş oldu. Burada diyoruz ki aslına uygun olsun. Bakıyorsunuz, kurul diyor ki 'hayır öyle olmayacak böyle olacak'. Biz de diyoruz ki 'hayır arkadaş neyse aslına uygun olarak biz bunu buraya yapacağız'.'

Başbakan Erdoğan, burada trafiği tamamen yerin altına alacaklarını, burasının İstiklal Caddesi'nin adeta mütemmimi gibi olacağını dile getirerek, şunları ifade etti:

'Ha kullanım noktasında belli bir kısım belki rezidans olabilir. Çünkü ciddi ihtiyacımız var. Belli bir kısmı alışveriş olabilir. Belli bir kısmı müze olabilir. Bunlarla beraber de biz burayı zenginleştireceğiz. Şimdi Taksim Meydanına gelenler nasıl uluslararası herhangi bir ülkeye gittiğinizde onların böyle dev meydanları vardır. Böyle tarihi eserlerin önlerinde giderler resim çektirirler e bizim öyle bir meydanımız yok. İstiyoruz ki burada öyle bir meydan olsun. Buna benzer bazı tabii sıkıntıları yaşadık. Şimdi bu şeylerin arkasında bu tür gerçekler yatıyor. Ee tabii aynı şey diğer bazı bakanlıklarda yaşıyoruz. Yani bu sadece değişen arkadaşlarımla alakalı değil. Değişmeyen arkadaşlarımızda da ilgili benzer şeyler var. Çok daha süratli gitmemiz lazım. Vaktimiz dar.

Zira Türkiye'nin ayağa kalkmasında şu anda eğer biz güçlüysek arkadaşlar onu özellikle vurguluyorum biz yatırımda bazı arkadaşlar 'frene basmak' falan filan diyor, frene basmadık. Şahsen bir Başbakan olarak asla ben frene basılmasına taraftar değilim. Dikkatli gideriz, dozunda gideriz ama yola aralıksız devam etmek durumundayız. Frene basmak bize kaybettirir. Bizim kazanmaya, daima kazanmaya... Çünkü kazandıkça, dağıtacağız. Kime? Ülkenin bütün insanlarına. Bunu başarmamız gerekiyor.'

-Türkiye'nin 2023 yılı hedefi-

Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin 2023 hedeflerine ilişkin bir soru üzerine her iktidarın kendisine hedef koyduğunu, kendilerinin de bu hedefleri sadece parti olarak değil ilgili kurumlarla akademisyenlerle birlikte belirlediklerini kaydetti.

İhracatta görüşmeleri gereken kurumun da Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:

'Soruyorum 'sizin hedefiniz nedir? 2023'te cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıl dönümünde nereye varabilirsiniz?' Diyor ki 'biz 500'ü yakalarız.' Yani bana Türkiye İhracatçılar Meclisi '500 milyar doları biz yakalarız' derse ben kalkıp da ona 'hayır yakalayamazsın' diyebilir miyim? İşi yapan o. Yani mala onda, kürek onda. Ama o diyor ki 'ben 500'ü yaparım'. Şu ana kadar da zaten şu 10 senede üçe katladı. Şimdi kartopu, artık çığ oldu. Çığ olduktan sonra da bu çok daha rahat büyümeye devam eder. Şimdi nereye takılıyor bunlar, bu işe muhalefet edenler, diyor ki 'Avrupa'da 50 küsurdan 35'e falan düştü'. Tabii çok yanlış bir yaklaşım tarzı. Dünya sadece Avrupa değil ki. Ama ne oldu; benim girişimcim Afrika'ya gitti, Latin Amerika'ya gitti, Asya'ya gitti. Her köşesine. Bizim son Afrika'da 300'e yakın girişimcimizle oralardaydık. Gördünüz oradaki hali. Oradaki o yokluğun içinde kim var? Türkiye var.

Şimdi onlara biz ne diyoruz. Biz Türk Eximbank'la buralara gireceğiz. Sana yollar da yapacağız altyapını, üst yapını, her şeyini yapacağız. Kendimize yeni pazarlar oluşturuyoruz. Bu ne demek? 10 sene sonra Afrika pazarında Türkiye birkaç ülkeden bir tanesi olacak. Bu, bu demektir. Ama onu bunlar kestiremiyorlar. Çünkü hayatlarında böyle bir ufuk yok. Böyle bir şey de görmemişler. Şimdi ben o günlerin hazırlığı içindeyim. Tohumlama yapıyoruz. Bu tohumlamanın neticesini de alacağız. Ondan hiç şüphemiz yok. Çok diri bir nüfus var. Bunlara biz şu anda aynı zamanda helva yapmasını da öğretiyoruz. Onlar bu kadir kıymet bilme anlayışını Türkiye ile beraber yaşayacaklar. Biz bunu başardığımız anda, her zaman söylüyorum biz sıçrarız. Sıçrayarak da inşallah bu hedeflerin üstüne ulaşırız diyorum. 'Ulaşılmaz, şudur budur' diyenler samimi değiller. Sen ne yapmak istiyorsun onu söyle. Var mı senin bu ülkenin 10 yıl sonrasına bir geleceğin? Yok. İnanç öyle bir şeydir ki tekeden bile süt çıkartır. Biz inanıyoruz.'



ŞANGAY BEŞLİSİ'NE ALIN AB'Yİ UNUTALIM

Başbakan Erdoğan, 'Türkiye AB sürecini unuttu mu?' şeklinde soruya şu yanıtı verdi:

'Çok açık ve samimi söyleyeyim, bizim aslında AB sürecini unutmak, kaybetmek diye bir şey söz konusu değil. Her bakanlar kurulunda Egemen bey bize AB ile ilgili sunumunu yapar. Sürekli de Avrupa'dadır, oradaki ülkeleri dolaşır. Şu anda da Şili'de. AB ile Latin Amerika ülkeleri arasındaki toplantıda.'

Konunun takip edildiğini vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

'AB bizi unutmak istiyor ama çekiniyor unutamıyor. Halbuki bir açıklasa biz rahatlayacağız. Oyalayacağına bizi, açıklasın biz de işimize bakalım. Oturup konuşuyorsunuz bize kalkıp da hakikaten ikna edeci bir şey söyleyemiyorlar. Kurumlarsa, biz AB'ye uygun kurumlarımızı şu anda olgunlaştırmış durumdayız. AB üyesi ülkelerin içinde birçoğu bizim konumumuzda değil, hepsi ortada. En az 10 tanesi Türkiye ile mukayese edilecek durumda değil. Türkiye'yi almayışlarının sebeplerini biliyoruz, kendileri de biliyor. Biz de bunu bazıları açıklıyor. Ama ben bunu bir televizyon programında söylediğimde farklı yere doğru çekilir. NATO Türkiye'yi, halkı Müslüman olan bir ülke olarak zamanında almış. Ama şimdi yeni, halkı Müslüman olan ülkeleri almakta hep bariyer oluşturuyor, almıyorlar. Bu bir zihniyetin nasıl tıkalı olduğunu gösteriyor. AB de 'NATO'nun düştüğü yanlışa düşmek istemiyorum' diyor.'

Erdoğan, Avrupa'da 5 milyon Türk vatandaşının yaşadığına işaret ederek, 'Şimdi tabii bu böyle olumsuz bir şekilde gidince siz de ister istemez 75 milyonun bir başbakanı olarak başka arayışlar içeresine de giriyorsunuz. Onun için geçenlerde sayın Putin'e onu söyledim, 'bizi Şangay Beşlisi içine alın' dedim. Alın bizi Şangay Beşlisi içine biz de AB'ye 'allahaısmarladık' diyelim, ayrılalım oradan. Bu kadar oyalamanın ne anlamı var?' ifadelerini kullandı.

'İkisi birbirine alternatif mi?' sorusuna Erdoğan, 'Şangay Beşlisi daha iyi, çok daha güçlü' yanıtını verdi.
Erdoğan, 'Boşanmayı niye onlardan bekliyorsunuz?' diye sorulması üzerine, şu anda kurulmuş bazı münasebetlerin olduğunu ve bunların getirisi olduğunu belirterek, alternatif hazırlamadan böyle bir adımı atmanın doğru olmadığını kaydetti.

'Şangay Beşlisi'ne gelin denilse, Türkiye gider mi gerçekten?' sorusuna Erdoğan, 'Gideceğimizi söyledik. 'Gelin denilirse, geliriz' dedik. Pakistan ve Hindistan da istiyor. Onların da talebi var, hep beraber göreceğiz' şeklinde cevap verdi.