20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

Erdoğan: Atılan gazete manşetleri çok çirkin

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Atv-A Haber ortak canlı yayınında dershaneler konusunda önemli açıklamalar yaptı.

20 Kasım 2013 Çarşamba 07:00 - Güncelleme:
Erdoğan: Atılan gazete manşetleri çok çirkin
ATV-A Haber ortak yayınında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Başbakan Erdoğan, dersaneler konusuna da değindi.

Dersaneler konusunda, bazı medya kuruluşlarının kullandığı üslubu çirkin bulan Başbakan, "biz darbe hükümeti değiliz" dedi.

İşte Başbakan Erdoğan'ın dersanelerle ilgili açıklamaları:

Böyle bir polemiğin içine girmek istemedim. Ve bu polemiği de doğrusu çok çirkin buldum. Zira bu, bugün gündeme gelmiş bir konu değil. 1980'den bu yana iktidarların sürekli gündeme getirdiği ve gündeme getirildikçe de "mesafe aldık, alamadık" bu şekilde devam eden, bizim iktidarımız döneminde zirve yapan bir süreçtir bu.

İktidar olduğumuzda ben, Hüseyin Bey'in bakanlığı döneminde Hüseyin Bey'den dersaneler konusunu çözüme kavuşturmasını istemiştim. Geldiğimizden bu yana attığımız bir çok reform adımlarını bu alanda da atalım dedik. Değiştikleri süre içerisinde, Milli Eğitim Bakanı arkadaşlarımın hepsinden de bunun çözümünü istedim. Ve son dönemde de, bizim artık bu işi bitirmemiz gerekiyor. Arkadaşlarımız belli bir çalışmayı yaptılar.

Taslak daha bize sunulmadan atılan gazete başlıkları çok çok çirkindi. "Bir gece baskını" başlığı hakikaten yenilir yutulur bir başlık değildi. Kim nereye gece baskını yapmış? Ortada ne var? Bu Meclis'e gelmiş mi? Gelmemiş.

Hem bir taraftan "taslak" diyeceksin, bir taraftan "gece baskını" diyeceksin. Eğer bir gece baskını olacaksa, bu yeni başlamadı.

Diyoruz ki, gelin bu noktada samimi olalım. Sizden hizmet almaksa, hizmet alalım. Gelin bu dersaneleri okula dönüştürün. Okula dönüştürmek suretiyle, sınıflarda boşluk mu var, -bizim limitimiz 30- burada 15 öğrenciniz mi var? Biz size 15 öğrenci verelim. Eğer 15 öğrenci veremiyorsak, bu 15 öğrencinin yıllık maliyeti neyse her biri için size o ücreti biz verelim ve siz rahatlıkla bunu devam ettirin. Aam merdiven altı dersanecilik sürecini bitireceğiz. Böyle apartman katlarındaki bu işin bitmesi lazım. Ve biz sizden böylece hizmet alımı yapalım.

Yok buna girmiyorsunuz. "Efendim bizde öğretmen fazlası var." Tamam varsa, siz bu fazla öğretmenleri bize devredin, biz bunları yazılı imtihana da tabi tutmadan, sadece mülakatla alıp devletin okullarında istihdam edelim. Yok bunu da istemiyorsunuz. O zaman ne istiyorsunuz, bize bunu söyleyin. Bakın biz size arsa verelim. Anadolu'nun dört bir yanında biz size arsa verebiliriz.

Ucuz kredi verebiliriz. Vergide sizlere muafiyet, indirim sağlarız. Enerjide aynı şekilde bunu sağlarız. Yeter ki gelin bunu bu şekilde yapın. Peki niye acaba okula yanaşılmıyor da, illa dersane deniliyor? Onlar bize bunu anlatamıyor, biz de bunu anlamakta zorlanıyoruz.

Şimdi ben diyorum ki, bunun "niyesi" şu:

Dersanede, bir öğrenci kaç aylığına veya ne kadar zamanla orada bulunur? Üç aylığına dersaneye giden de olur, altı aylığına giden de olur. Dokuz aylığına giden de olur. Hatta belki bir yıllığına giden de olur.

Fen ve Sosyal bilimler öğrencilerinin yüzde 95'i dersanelere gidiyor. Anadolu liseleri öğrencilerinin yüzde 91'i gidiyor. Mesleki ve teknik liseleri öğrencilerinin ise yüzde 16'sı gidiyor.

Bu çocuklar sınavlarda bir yerlere girdiği zaman, hemen sırtına bir tişört giydiriyorsun, "işte bakın biz bu öğrencileri bu hale getirdik" diyorsun.

Tabi, bu acaba hangi bölgelerde diye baktığınız zaman orada da çok manidar. Dersaneye giden öğrenci sayısı İstanbul'da bölgelere göre lise öğrencileri arasında yüzde 9, Ankara'da yüzde 14 buçuk, Antalya yüzde 16 buçuk, Van'da yüzde 5 buçuk, Hakkari'de yüzde 6 buçuk, Diyarbakır'da yüzde 6 buçuk.

E şimdi biz televizyon ekranlarında, fakir fukara çocukları çıkartarak, onların üzerinden prim yapma gayreti içerisine girmek suretiyle bunu yapıyorsak, acaba bu fakir çocuklar niçin bu kurslara gelemiyorlar? Acaba neden bu kurslardan bu çocuklar istifade edemiyorlar? Yine istifade edenler, bakıyorsunuz büyük şehirlerdeki zengin ailelerin çocukları, zaten fen lisesi, anadolu lisesi öğrencilerinin bu kurslara gittiğini görüyorsunuz.

Burada böyle bir karışık durum var. İzah edemedikleri bir durum var. Toplam lise öğrencilerinin yüzde 15'i dersanelere gidiyor.

Çok manidardır.(Gazete başlıklarını gösteriyor...) "Bin liralık dersane borcu anneyi hapse, Soner'i de mezara götürdü." "Dersane borcu intihara sürükledi."

"BİZ DARBE HÜKÜMETİ DEĞİLİZ"

"Eğer isteniyorsa biz bunları veririz devlete" diyorlar. Kusura bakmasınlar da, biz bir darbe hükümeti değiliz. Darbe hükümeti istediği zaman "biz veririz" yaklaşımı içerisinde bulunmuş olabilirsiniz. Biz şu anda samimi olarak birşeyi orta net olarak koyuyoruz. Diyoruz ki, eğer siz bu hizmeti vermek istiyorsanız, kurun okulları, okulları yaygınlaştırın, biz sizden hizmet alımı yapalım. Böyle bir kavganın içerisine girmeye gerek yok. Böyle bir hayırlı işte niçin biz bu kavgayı yapıyoruz? Böyle birşeye niye gerek var?

Değişik yerlerde okullarınız da var, bu okullarınızdaki başarıyı da biliyoruz. Alın bu çocukları ortaokulda, lisede aynı şekilde yetiştirin. Teşvikse teşvik, bunları da veriyoruz. Ve bu şekilde çok daha faydalı bir hizmet yapın.

Yalan yanlış bazı haberler bizi üzüyor. Efendim işte, "bütün etüd salonları kapatılıyor." Ya böyle birşey yok. Bir defa okuma salonlarının kapatılmasına yönelik hiçbir şey yok. Ortaya çıkmış bir tasarı daha henüz yok. Taslağın en son brifingi bu pazartesi bize daha Bakanlar Kurulu'nda verildi.

Burada birşey çok önemli. Nereden servis yapıldı, nasıl yapıldı? Bugüne kadar birçok taslaklar hazırlandı. Bu taslakların öncesini bilenler, zannediyorlar ki bu yine böyle olacak.

BUNDAN SONRA NE OLACAK?

Pazartesi bize yapılan sunumda tespit ettiğimiz bazı eksiklikler var. Bu eksiklikler konusunda bakanımıza "bunlar üzerinde bir çalışma yapın, hatta eğitim komisyonumuzla birlikte bu çalışmayı biraz daha geliştirin, dışarıdan almanız gereken bazı destekler varsa bu destekleri de alın, görüşülmesi gereken STK'lar varsa bunlarla da görüşün, bundan sonraki Bakanlar Kurulu'na bu taslağı daha hazır, daha olgunlaştırılmış bir şekilde getirin, ondan sonra da bunu Meclis'e sunalım." dedik.



***



***





***



***



***



***