27 Nisan 2024 Cumartesi / 19 Sevval 1445

Erdoğan büyük İstanbul mitinginde konuştu

Başbakan Erdoğan AK Parti'nin büyük İstanbul mitinginde konuştu. Mitinge katılan kişi sayısının 2 milyon olduğu açıklandı.

23 Mart 2014 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Erdoğan büyük İstanbul mitinginde konuştu
Başbakan Erdoğan, İstanbul mitingindeki konuşmasına, Arif Nihat Asya'nın, "Dua" şiirini okuyarak başladı...



Kırılır da bir gün tüm dişliler
Döner şanlı şanlı çarkımız bizim
Gökten bir el yaşlı gözleri siler
Şenlenir evimiz barkımız bizim

Yokuşlar kaybolur çıkarız düze
Kavuşuruz sonu gelmez gündüze
Sapan taşların yanında füze
Başka alemlerle farkımız bizim

Kurtulur dil tarih ahlak ve iman
Görürler nasılmış neymiş kahraman
Yer ve gök su vermem dediği zaman
Her tarlayı sular arkımız bizim

gideriz nur yolu izde gideriz,
taş bağırda, sular dizde, gideriz,
bir gün akşam olur, biz de gideriz,
kalır dudaklarda şarkımız bizim...



AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Varsın birileri 'montaj' desin, Kılıçdaroğlu bak, bu montajı nasıl yaptık? Güzel mi? Beğendin mi? Bir montaj da sen yap böyle. Varsın birileri 'montaj' desin, 'taşıma' desin, bu muhteşem coşkuyu küçümsesin ama bilesin ki İstanbul, Gazze'nin yetimleri, Ramallah'ın öksüzleri bugün seni izliyor" dedi.

Erdoğan, partisince Yenikapı Meydanı'nda düzenlenen İstanbul mitingindeki konuşmasına, Necip Fazıl Kısakürek'in, "Şarkımız Bizim" şiirinden, "Kırılır da bir gün bütün dişliler/Döner şanlı şanlı çarkımız bizim/Gökten bir el yaşlı gözleri siler/Şenlenir evimiz barkımız bizim. Yokuşlar kaybolur çıkarız düze/Kavuşuruz sonu gelmez gündüze/Sapan taşlarının yanında füze/Başka alemlerle farkımız bizim. Kurtulur dil, tarih, ahlak ve iman/Görürler nasılmış, neymiş kahraman/Yer ve gök su vermem dediği zaman/Her tarlayı sular arkımız bizim. Gideriz nur yolu izde gideriz/Taş bağırda, sular dizde gideriz/Bir gün akşam olur, biz de gideriz/Kalır dudaklarda şarkımız bizim" dizelerini okuyarak başladı.

"İstanbul, canım İstanbul, aşkım, sevdam, davam, kavgam, ey İstanbul, seni yürekten selamlıyorum ey aziz İstanbul, ey kutlu Peygamberin buyruğuna nail olmuş yüce şehir, ey Mekke'nin kardeşi, Medine'nin kardeşi, Şam'ın, Kudüs'ün, Diyarbakır'ın kardeşi İstanbul, seni kalpten selamlıyorum" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ey aziz İstanbul; Adalar, Arnavutköy, Ataşehir, Avcılar, Bağcılar, Bakırköy, Bahçelievler, Başakşehir, Bayrampaşa sizleri selamlıyorum. Beşiktaş, Beykoz, Beylikdüzü, Beyoğlu, Büyükçekmece, Çatalca, Çekmeköy, Esenler, Esenyurt sizleri selamlıyorum. Eyüp, seni muhabbetle selamlıyorum, toprağını şereflendiren Ebu Eyyub el- Ensari'ye buradan dua ve selam gönderiyorum. Fatih, seni gönülden selamlıyor, toprağını şereflendiren Fatih Sultan Mehmet'e buradan rahmet niyaz ediyorum. Gaziosmanpaşa, Güngören, Kadıköy, Kağıthane, Kartal, Küçükçekmece, Maltepe, Pendik sizleri de selamlıyorum. Sancaktepe, Sarıyer, Silivri, Sultanbeyli, Sultangazi, Şile, Şişli, Tuzla, Ümraniye, Üsküdar, Zeytinburnu sizleri de özellikle selamlıyorum."

- "İstanbul, Türkiye'nin özetidir"

Erdoğan, İstanbul'a, Anadolu'nun, Trakya'nın şehirlerinden selam getirdiğini belirterek, şunları kaydetti: "İstanbul, sana Sivas'ın, Yozgat'ın selamını getirdim. Sana Batman'ın, Muş'un, Bingöl'ün, Siirt'in selamını getirdim. Sana Antalya'nın, İzmir, Aydın, Edirne, Tekirdağ'ın selamını getirdim. Sana Artvin'in, Rize'nin, Erzurum'un dün Hatay'daki, Ankara'daki kardeşlerimin, az önce Kocaeli'deydim kardeşlerimizin selamlarını getirdim. İstanbul, Türkiye'nin özetidir. İstanbul adeta 81 vilayetimizin bayrağının dalgalandığı bir şehirdir. İstanbul'un tüm kardeş şehirlerini selamlıyorum. Buradan İslamabad seni selamlıyorum. Kabil, Bakü, Lefkoşa seni selamlıyorum. Musul, Kerkük, Erbil, Bağdat, Basra seni selamlıyorum. Kahire, İskenderiye, Beyrut, Şam, Halep seni selamlıyorum. Üsküp, İskeçe, Gümülcine, Prizren, Belgrad, Saraybosna, Mostar sizleri selamlıyorum."

Erdoğan, Gazze, Ramallah, Kudüs, Mekke ve Medine'yi de selamladığını kaydederek, şöyle devam etti: "Bütün kardeş ülkeleri, bütün kardeşimiz, dostumuz şehirleri buradan selamlıyorum. Kardeşlerim, bugün Türkiye bizi izliyor, İstanbul'u izliyor. Bugün tüm dünya İstanbul'u izliyor. Şundan emin olun sevgili kardeşlerim; bugün dünyanın tüm mazlumları, tüm mağdurları, yolda kalmışları, garipleri, öksüzleri, yetimleri sizi izliyor. Kahire'de oyları çalınmış kardeşlerim, sizi İstanbul'u izliyor. Şam'da kurşunların, bombaların altında yaşayan, açlıkla, sefaletle imtihan edilen, belki de yavrusunun başında ağıtlar yakan ciğeri parçalanmış anneler sizi izliyor. Bağdat'ta barışa susayan gönüller İstanbul'u izliyor. Karabağ'da toprakları çiğnenen Azeri kardeşlerim sizleri izliyor."

Saraybosna'nın bugün İstanbul'u izlediğini dile getiren Erdoğan, "Mogadişu bugün İstanbul'u izliyor. Varsın birileri 'montaj' desin, Kılıçdaroğlu bak, bu montajı nasıl yaptık? Güzel mi? Beğendin mi? Bir montaj da sen yap böyle. Varsın birileri 'montaj' desin, 'taşıma' desin, bu muhteşem coşkuyu küçümsesin ama bilesin ki İstanbul, Gazze'nin yetimleri, Ramallah'ın öksüzleri bugün seni izliyor. Şu anda Kabe'nin etrafında tavafta olanlar size dualar ediyor. Diyorlar ki; '30'unun akşamında müjde bekliyoruz, İstanbul'dan müjde bekliyoruz, Türkiye'den müjde bekliyoruz'. Onun için 30 Mart bir başka güzel, bir başka önemli." Başbakan Erdoğan, "İyi niyetimizin kurbanı olduk. Başörtülü kızlarımızın, üniversiteye giderken başlarını açmaları noktasında fetva veriyor beyefendi. Niye? Çünkü 28 Şubatçı generaller onu istediler. Ya sen nasıl hocasın be? Ama 28 Şubat öncesinde öyle demiyor, o zaman başka. Akşam başka, sabah başka. 5 ay önce başka, 5 ay sonra başka. 5 ay önce duadan bahsediyor, 5 ay sonra aynı cümlelerle beddualardan bahsediyor. Müslüman, Müslüman'a beddua eder mi?" dedi.

Seçimi kazandıktan sonra "İstanbul'un seçkinleri"nin, "kaymak takımı"nın böyle bir sonuç beklemediğini ifade eden Erdoğan, şunları söyledi: "İstanbul susuzdu, çöp dağları vardı, hava kirliliği vardı. Çünkü CHP demek kirlilik demektir, yolsuzluk demektir, çöp demektir, susuzluk demektir. Ben, buradan şimdi sesleniyorum: Ey İstanbul, o zaman Ümraniye'nin belediyesi de CHP'liydi. Hatırlıyor musunuz? Ümraniye çöplüğünde vahşi depolama vardı. O çöplük patladı. 39 kişiye maalesef orası mezar oldu. Gençler bunu bilmeyebilir, Gezici'ler bunu bilmeyebilir. Ah ah! Çevreci ha ne çevrecisi ya? Ne çevrecisi? 39 kişi orada maalesef öldü. CHP'li belediye vardı, CHP'li İstanbul Büyükşehir Belediyesi vardı. Maalesef o çöplük 39 vatandaşımıza mezar oldu. Bunun hesabını soran oldu mu? Nerede o medya? Yandaş medya nerede? Sordular mı bunun hesabını? Sormazlar. İşlerine gelmez. Niye? Paslaşıyorlardı, dayanışma içindeydiler. Onları, onlar getirdiler. Onlar getirdiği için de onların aleyhinde konuşamazlardı. Ama tarih hesap soruyor şimdi. Diyor ki: Ey CHP, 39 tane vatandaşımızın hesabını ver. Kılıçdaroğlu, sen bunların hesabını ver. Ama bunlarda o yüz yok."

Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olduğu dönemi hatırlatarak, şunları anlattı: "Ben de merak ettim nerede oturuyor diye. Dediler ki, Kağıthane'de. Gazeteciler de sormuş kendisine, 'Nerede oturuyorsunuz?' diye. 'Kağıttepe'de oturuyorum' demiş. Seçim günü geldi, seçim gününde de oyunu kullanamadı. Ya bunun eline 3 tane koyun verin kaybedip gelir. İnanın bundan bir şey olmaz. Pozlar veriyordu, pozlar. Klasör, yolsuzluk klasörü... Tabii böyle şeylerin olacağını da zannetmiyordu o zaman. Baykal, genel başkan. O da yanında klasörün önünde poz veriyor. Klasörün sırtında ne yazıyor 'Yolsuzluk'. Kimin klasörü? Şu anda İstanbul'da büyükşehir belediye başkan adayı olarak gösterdikleri zatın. Ne yaptılar onu? Partiden ihraç ettiler. Hırsız ya, yolsuzluklar içerisinde ya... İhraç ettiler. O ihraç ettikleri kişiyi şimdi getirdiler İstanbul'a büyükşehir belediye başkan adayı yaptılar. Peki bu nasıl iş? Ben söylemiyorum, klasörü sen hazırlattın, sen hazırladın, şimdi de kalkıyorsun o adamı İstanbul'a, ihraç ettiğiniz halde, büyükşehir belediye başkan adayı yapıyorsun. Niye? Malzeme yok ellerinde malzeme. Kimi koysunlar? Oraya getirip de aday yapacakları insan yok. Bu durumdalar. Bunlar felç olmuş felç. Ne yapacaklarının farkında değiller. Ama biz gümbür gümbür geldik, gene gümbür gümbür geliyoruz. Rabbimizin izniyle gene geleceğiz. Niye? Biz, İstanbul'a, ülkemize, milletimize efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik; yine hizmetkar olarak yolumuza devam edeceğiz. Zira biz bu milletimizin dertlisiyiz, biz bu milletimize aşığız."

- "Yıllarca bunlar bizi sömürdüler ya, sülük gibi sömürdüler"

Erdoğan, İstanbul'daki seçkinler, elitlerin, kendisinin başkan seçileceğine inanmadığını ve her şeyin kontrol altında tutulduğunu, milletin aklını çeldiğini zannettiğini belirterek, "Milletim onlara sandıkta ağır bir ders verdi. Ama şimdi ne diyorum biliyor musunuz? 30 Mart'ta sadece onlara değil, hani bu telefonları dinleyenler var ya, Pensilvanya var ya, en önemli dersi ona vereceğiz, en önemli dersi. Bunların dershanelerine gidenler varsa yavrularımızı lütfen oralardan alın, alın" dedi.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın hafta sonlarında takviye kurslarını ücretsiz vereceğini bildiren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Yıllarca bunlar bizi sömürdüler ya, sülük gibi sömürdüler. Ama sülük faziletli, sülük zararlı kanı emer. Bunlar bizim helalimizi yediler ya. 'Sadaka' dediler yediler, 'zekat' dediler yediler, 'kurbanlık koyun' dediler yediler, 'adak' dediler yediler. Benim sevgili Peygamberimi, kendi televizyonunda miraçtan indiriyor kamyonete bindiriyor. Bu senaryoları da o onaylıyor biliyor musunuz? Senaryolar onun onayından geçiyor. Ya sen hoca mısın senarist misin? Nesin? Merhum Savaş Ay soruyor; 'Hiç oy kullandınız mı?'. 'Bir kere kullandım' diyor. 'Peki bundan sonra?' 'Hazreti Cebrail parti kursa, ona bile oy vermem' diyor. Ya bizde meleklere iman var. Sen bu lafı nasıl kullanırsın. Hazreti Cebrail'in işi gücü yok da parti mi kuracak ya? Onun yapacağı iş belli zaten. Ama sen bu lafı nasıl söylersin? Bizde bir laf var, 'Teşbih hata kabul etmez' diye. Bu ne demektir biliyor musunuz? Benzetmeyi yaparken doğru yapacaksın. Yanlış benzetme asla olmaz. Bunun yaptığı benzetme rezalet, rezalet.

İyi niyetimizin kurbanı olduk. Başörtülü kızlarımızın, üniversiteye giderken başlarını açmaları noktasında fetva veriyor beyefendi. Niye? Çünkü 28 Şubatçı generaller onu istediler. Ya sen nasıl hocasın be? Ama 28 Şubat öncesinde öyle demiyor, o zaman başka. Akşam başka, sabah başka. 5 ay önce başka, 5 ay sonra başka. 5 ay önce duadan bahsediyor, 5 ay sonra aynı cümlelerle beddualardan bahsediyor. Müslüman, Müslümana beddua eder mi ya? Bırak, insana bile... Çünkü biz bir rahmet peygamberinin varisleriyiz. Asla... Biz gazapla emredilmedik, rahmetle emredildik." Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "İzleniyorsun İstanbul ama Pensilvanya'nın izlediği gibi değil, onlar mahremleri izliyor, onlar ahlaki olmayan şeyleri izliyor ama burası güzellikleri izliyor, ama burası ülkemin aydınlık yarınlarını izliyor" dedi.

Erdoğan, Medine'de Hazreti Nebi'nin mübarek kabri başında gözü yaşlı müminlerin İstanbul'u izlediğini belirterek, "Telefon... Sürekli soruyorlar İstanbul nasıl? Şimdi gelirken, aynı şeye muhatap olduk, İstanbul nasıl, katılım nasıl, bunu soruyorlar. İstanbul her an sen dildesin, her an kulaktasın, her an gözlerdesin" ifadelerini kullandı.

"İzleniyorsun İstanbul ama Pensilvanya'nın izlediği gibi değil, onlar mahremleri izliyor, onlar ahlaki olmayan şeyleri izliyor ama burası güzellikleri izliyor, ama burası ülkemin aydınlık yarınlarını izliyor" diyen Erdoğan, şunları kaydetti: "Mahsun, boynu bükük Kudüs bugün sizi izliyor. İstanbul sen Türkiye'nin umudusun İstanbul. Sen İslam coğrafyasının, Balkanlar'ın, Avrupa'nın, dünyanın umudusun İstanbul. Sen tarihin yükünü bir emanet gibi sırtında taşıyorsun. İstanbul sen Açe'deki Müslümanın, Somali'deki yoksulun, Afrika'daki mazlumun umudunu sırtında taşıyorsun. İstanbul sen heybende, kınında rahmet taşıyorsun, aşk taşıyorsun, sen Fatih'in emanetisin, sen aziz bir şehirsin, Rabbim senin izzetini artırsın İstanbul, Rabbim seni korusun."

Başbakan Erdoğan, konuşmasını, Arif Nihat Asya'nın, "Dua" şiirinden, "Biz kısık sesleriz minareleri sen ezansız, ezansız bırakma Allah'ım. Ya çağır şurada bal yapanlarını, ya kovansız bırakma Allah'ım. Mahyasızdır minareler göğü de kehkeşansız bırakma Allah'ım. Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, Müslümansız bırakma Allah'ım. Bize güç ver, cihad meydanını pehlivansız bırakma Allah'ım. Kahraman bekleyen yığınlarını kahramansız bırakma Allah'ım. Bilelim hasma karşı koymasını bizi cansız bırakma Allah'ım, yarının yollarında yılları da ramazansız bırakma Allah'ım. Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü ya çobansız bırakma Allah'ım. Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız ve vatansız bırakma Allah'ım. Müslümanlıkla yoğrulan yurdu Müslümansız bırakma Allah'ım. Amin, sonsuz kere amin, amin desin hep birden yiğitler, Allahu ekber gökten şehitler. Amin, amin Allahu ekber" dizelerini okuyarak sürdürdü.

- "İstanbul bugün çok başkasın"

"İstanbul bugün çok başkasın, İstanbul bugün bir kez daha tarih yazıyorsun" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bugün bir kez daha oyunları, tuzakları bozuyorsun İstanbul. Bugün bir kez daha dostun kalbine umut ve sürur, düşmanın kalbine korku salıyorsun İstanbul. Allah senden razı olsun, Rabbim kardeşliğimizi, yol arkadaşlığımızı, muhabbetimizi daim eylesin. 30 Mart seçimleri Türkiye için, milletimiz için, demokrasimiz için, İstanbul için hayırlara vesile olsun. Kardeşlerim, Sivas'tan yola çıktık, bugün Kocaeli'ye 46. şehrimize uğradık, şu anda 47. şehir İstanbul... Daha önce İstanbul'un 3 ilçesinde, Suruç'ta, en son Silivri'de kardeşlerimizle buluştuk. Silivri bir muhteşemdi o akşam. Ve enteresan Edirne'ye uğradım, Tekirdağ bizim programımızda Silivri yoktu. Dediler ki, 'Ne olur işte geçerken bir de Silivri'ye uğrayalım'. 'Peki' dedik, 2 saat içerisinde Silivri patladı. Maşallah 20 bin kişi Silivri'de toplandı, iki saatte... Aman Yarabbim ne coşku, ne muhabbet. Buradan tekrar ben Silivri'nin o akşamki bizi ağırlamasına selamlar, sevgiler yolluyorum."

Erdoğan, Silivri'de çok emekleri olduğunu ve Kadir Topbaş'ın oraya çok emek verdiğini bildiğini anlatarak, şöyle devam etti:

"İnşallah Silivrili kardeşlerimiz de şimdi bu seçimde sandıkta gereken cevabı verecekler. Avcılar öyle, Büyükçekmece öyle, anında gittik maşallah büyük bir muhabbet var. Çatalca'ya sözümüz var Çatalca'ya uğrayamadım. Ondan dolayı mahcubum ama seçim sonrası inşallah Çatalca'ya da tebriğe gideceğiz. AK Parti olarak bu bizim girdiğimiz 8. seçim. Evet Küçükçekmece anlıyorum seni, eyvallah, Küçükçekmece'de verilen emekler zayi olmayacaktır diye inanıyorum ve çok daha güçlü bir şekilde inşallah Küçükçekmece'den yine çıkacağız. İnanın meydanlar böyle manzaraya daha önce şahit olmadı. Şehirlerimiz böyle bir coşkuya, heyecana şahit olmadı. Şu İstanbul'un hissiyatı neyse, inanın diğer 80 vilayetin hissiyatı o. Şu İstanbul'un kalbindeki neyse, fikrindeki neyse, dilindeki neyse, dua neyse, inanın bütün dost ve kardeş şehirlerin halkları da işte o şekilde."

- "Millet oynanan oyunu görüyor"

Erdoğan, "Millet oynanan oyunu görüyor, millet o engin ferasetiyle, o sınırsız basiretiyle, o tertemiz kalbiyle, Türkiye üzerinde oynanan kirli oyunu, Türkiye'ye kurulan tuzağı görüyor" diye konuştu.

İstanbul'a 1994'te büyükşehir belediye başkan adayı olduğunda kimsenin kazanacağına ihtimal vermediğini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti: "Kimden aldık belediyeyi CHP'den... Yolsuzlukların belediyesi CHP... Kılıçdaroğlu sen bu işleri anlamazsın. Seni zaten SSK'dan tanıyoruz. SSK'daki yolsuzluklarınla tanıyoruz, Rahşan affıyla kurtardın, işi yırttın. SSK hastanelerinde çektiğimiz çileleri biz biliriz. Az önce Kocaeli'nde yaşlı bir amca illa 'sahneye, sahneye, sahneye' dedi. 'Ya getirin' dedim. Geldi yaşlı amca, ne dedi biliyor musunuz? 'İki kere beni hastanede rehin tuttular' dedi. Belki de şu anda bu topluluğun içerisinde SSK hastanelerinde nice rehin tutulanlar oldu. Öyle mi? Ah kardeşlerim, geldiğimde ilk verdiğim talimat neydi biliyor musunuz? Şuydu; 'bundan böyle hastanelerin kapısından kimseyi döndürmeyeceksiniz, asla rehin tutmak gibi bir şey duymayacağım'. Duyduğum zaman başhekimlere kesin ikazımdı, kesinlikle ilişkilerini keseriz. Böyle bir şey var mı artık. İstediğimiz hastaneye gidiyor muyuz? İstediğimiz eczaneden ilacımızı alıyor muyuz? Men sabera zafera... Sabrettiniz, zafere ulaştık." Başbakan Erdoğan, konuşmasında, MHP'nin, iktidarı, IMF'ye 23,5 milyar dolar borçla devrettiğini belirterek, "Biz ne yaptık. Ödedik, sıfırladık. Şu anda borç var mı? Yok. IMF bizden borç istiyor. 5 milyar dolar. 'Tamam' dedik, veririz. Veren el, alan elden üstündür" ifadelerini kullandı.

"Bunlar 'Milliyetçiyiz' diyorlar ya, bunlar kafatası milliyetçisi. Bunlar öyle vatanını sevmek, milletini sevmek, burayı güçlendirmek, böyle bir şey bunlarda yok. Merkez Bankası bizim milli bankamız değil mi? Merkez Bankası'nın kasasında ne vardı biliyor musunuz? 27,5 milyar dolar" diyen Erdoğan, Merkez Bankası'nın kasasında şu anda 128 milyar dolar olduğunu söyledi.

Erdoğan, şöyle devam etti: "Ah ah... Faiz lobisi çalışıyor, mafya çalışıyor yine çökertemiyorlar. Evelallah dimdik ayaktayız. Allah'ın izniyle, milletimin dualarıyla biz dimdik ayaktayız. İnşallah daha iyi olacak. Bunlar Türkiye'yi farklı zannettiler. Onun için de yanlış yollara başvurdular. Bununla da kalmadık. Benim çiftçi kardeşime, memur, esnaf kardeşime çileler çektirdiler. Çiftçiye, Ziraat Bankası yüzde kaç faizle kredi veriyordu biliyor musunuz? 59. Biz yüzde 5. Esnafa yüzde kaç faizli kredi veriyorlardı biliyor musunuz? Halk Bankası yüzde 47. Biz yüzde 4-5... Aradaki fark benim esnafımın cebinde kalıyor, çiftçimin cebinde kalıyor. Bitmedi. İşçiyi, memuru sömürdüler. 'Zorunlu Tasarruf' adı altında, yıllarca para kestiler. Ne kadar biliyor musunuz? 13,4 katrilyon... Başbakan oldum, önüme getirip bunu koydular. 'İşçiye, memura bu kadar borç var' dediler. 'Bir devlet, işçisine, memuruna borçlu olamaz' dedim. Hemen bunu ödeyeceğiz. Süratle 13,5 katrilyonu ödedik. Bununla da kalmadı, 'Konut Edindirme Yardımı' dediler. Bununla ilgili yine para kestiler. 3,5 katrilyon... Onu da biz ödedik. Ne oldu? 17 katrilyon... Ya MHP, ey CHP, ey DYP eskiden tabii, ta oralardan başlıyor, hepsi inim inim inlettiler, işçiyi de memuru da... Biz aksine... Bizim farkımız bu. Eğitime bakıyorsunuz farkımız bu. Sağlıkta farkımız bu. Adalette, emniyette farkımız bu. Bu ülkede ayrıcalık artık yok. Batı'da ne varsa, Doğu'da da o olacak. Kuzey'de ne varsa, Güney'de de o olacak. Yani, etnik milliyetçiliğe hayır. Bölgesel milliyetçiliğe hayır. Dinsel milliyetçiliğe hayır. Dolayısıyla ben Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Gürcüsü, Romanı, Boşnağı, Arnavutu, aklınıza ne gelirse, ülkemdeki 77 milyonu, beni yaradan Allah yarattığı için seviyorum. Onun için ne diyoruz? Tek millet..."

- "Bizim iktidarımız bir ayrımcılığın iktidarı olmayacaktır"

Başbakan Erdoğan, BDP'nin siyasi Kürtçülük yaptığını söyleyerek, "MHP'ye bakıyorsun, siyasi Türkçülük yapıyor. CHP'ye bakıyorsunuz, 'Ben kumsalların partisiyim' diyor. Biz 780 bin kilometrekarenin partisiyiz. Farkımız bu. Kim derdi Allah aşkına Şırnak'a havaalanı yapılacak. Kim derdi Ağrı'ya, Kars'a, Iğdır'a havaalanı yapılacak. Oralar bizim vatanımız. Hepsini de yaptık mı? Yaptık. Şimdi Hakkari'yi yapıyoruz. Maalesef bu bölücü terör örgütü, bunlar müteahhit firmaları sürekli tehdit ediyor. İstedikleri kadar tehdit etsinler, orayı da yapacağız. Çünkü orada benim insanım yaşıyor. Onu da yapacağız" diye konuştu.

Dinsel milliyetçilik de yapmadıklarını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti: "Niye? Çünkü ülkemde kahir ekseriyeti Müslüman da olsa Müslüman olmayanlara da bizim hizmetimiz var. O bizim görevimiz. İster Hristiyan olsun, ister Musevi olsun, ister ateist olsun ayrımcılık yok. Herkese aynı hizmeti götürmeye mecburuz. Bu ayrımı yapamayız. Yani bir başbakan olarak, bir hükümet olarak bizim görev alanımız içerisinde bunların hepsi var. Asla bizim iktidarımız bir ayrımcılığın iktidarı olmayacaktır. Bunun böyle bilinmesini istiyorum. Bu anlayışla bizler bu mücadeleyi sürdürüyoruz, sürdürmeye devam edeceğiz. Parası olanın, gücü olanın, makamı, mevkisi olanın iktidar sürdüğü bir ülke olmayacak Türkiye. Bunu böyle bilmenizi istiyorum. Elinde gazetesi, televizyonu olanın, çetelerin, mafyanın, cuntanın hakimiyeti artık Türkiye'de sona ermiştir. Biz, milletin kararına rağmen Türkiye'yi sürekli olarak farklı bir şekilde ele almaya çalışanlara gereken dersi sandıkta veriyoruz. Sandıkta vermeye de devam edeceğiz. 'Söz de karar da milletindir' dedik, yola böyle çıktık. Bunların milletle, demokrasiyle sorunu var. O yüzden sandığa ve millete sürekli itiraz ediyorlar. Epey bir zamandır bir şarkı tutturdular, ne diyorlar? 'Demokrasi sandıktan ibaret değildir'. Sevsinler sizi. Nereden ibaret? Sizin saltanatınızdan öyle mi? Paranızdan, pulunuzdan öyle mi? Doğru... Bunlar öyle alıştılar. Dünyadaki ağababaları da bunlara böyle çanak tuttu. Ama böyle değil. Biz sandıksız bir demokrasiyi asla kabul etmedik ve etmiyoruz. Sandığı küçümseyerek varılacak yer demokrasi olmaz. Sandığı küçümsemek, bu milleti küçümsemektir. Bu CHP, millete 'göbeğini kaşıyan adam' demedi mi? Bu CHP millete, 'bidon kafalı' demedi mi? Bunlar böyle ya... Bunlar bir elit kesimin sürekli desteğiyle bu ülkede iktidar oldular. Ya darbeyle geldiler, ya bu tür yollarla geldiler. Bu ülkede sandığa laf etmenin, sandığa rıza göstermemenin tek bir anlamı var; o da darbedir." Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin yapısını demokrasi dışı yollarda dizayn etmek isteyenlere karşı fırsat yok. Gazete sayfalarında, televizyon ekranlarında milleti ve millet iradesini tahkir eden bir dille konuşuyorlar. Benim meselem, milletimin hak meselesidir, benim meselem milletimin hukuk meselesidir. Biz, hukuku çiğnemek isteyenlere karşı dik duruyoruz. Biz, yargı darbesi yapmak isteyenlere karşı dik duruyoruz. Milletin malının çalınmasına karşı 12 yıl dik durduk, milli iradenin de çalınmasına karşı dimdik duruyoruz" dedi.

Erdoğan, imam hatiplerin, meslek liselerinin orta kısımlarını kapatanların, üniversiteye başörtülü kızların girişini engelleyenlerin, katsayı engelini koyanların belli olduğunu belirtti. Alandakilere, "Ne oldu kalktı mı? Artık rahatlıkla yavrularımız 4+4+4 ile imam hatiplerin derslerine giriyor mu? Engel var mı? Katsayısı da kalktı mı? İstediği üniversiteye gidiyor mu? Bitmedi. Devlet dairelerinde de çalışabiliyor mu?" sorularını yöneltti. Erdoğan, alandakilerden "Evet" yanıtını aldı.

Başbakan Erdoğan, "Ey Pensilvanya daha ne istiyordun? Üniversite dedin, sana üniversite verdik. 17 tane üniversiteye sana müsaade verdik. Ne istiyordun ya? Dünyanın değişik yerlerindeki okullarını ziyaret etmemizi istediğinizde, oralara gidip ziyaret ediyor, oralardaki devlet, hükümet başkanlarına biz refere oluyorduk ya. Ne istiyordun sen bizden? Unutmayın, kişi sevdikleriyle beraber haşrolunacaktır. Pensilvanya sen Bahçeli'yle, sen Kılıçdaroğlu'yla haşrolunacaksın. Ama biz de işte biz de bu meydandakilerle haşrolunacağız. Biz vatan, millet, bayrak yolundayız, samimiyetle bunu devam ettiriyoruz" diye konuştu.

İstanbul'a büyükşehir belediye başkanı olduğu 4,5 yıl, hep aynen bugün söylenenlerin, söylendiğini dile getiren Erdoğan, "En sonunda ne oldu? Siirt'te Ziya Gökalp'e ait şiiri okudum, bu şiirden dolayı tuttular, 'Haydi Pınarhisar' dediler. Tabii ne gelir ki elden? 'Kader bu emir' dedik; Çünkü 'kaderin üstünde bir kader var' dedik. Bizim elimiz silahlı değil ki. Biz hizmetkardık, İstanbul'a bunca hizmetler yaptık. Nereden çıktı bu iş? Dediler ki 'Sen, böyle böyle böyle dedin, devletin nizamını bozmaya yönelik konuşma yaptın.' 'Nedir?' dedim. Önüme bu şiiri çıkardılar" diyerek, alandakilerle "Minareler süngü, kubbeler miğfer/ camiler kışlamız, müminler asker" dizelerini okudu.

Erdoğan, "Toplarıyla, tanklarıyla gelseler dahi imanın bu geçilmez kalesi aşılamaz" dediklerini aktararak, "Bundan rahatsız oldular. Ne oldu? Girdik. O zaman şu andaki yandaş medya var ya, ne yazdı biliyor musunuz? 'Muhtar bile olamaz' dediler. Muhtar bile olamaz dedikleri kişi 11 yıldır aralıksız Türkiye'de başbakan oldu. Çünkü bu milletin iradesini çalamazsınız. Biz önce halkın sonra hakkın iradesine boyun eğdik" dedi.

- "Milli iradenin de çalınmasına karşı dimdik duruyoruz"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, faşizan, baskıcı 27 Mayısçı blok ile mücadelelerini sürdürdüklerini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Türkiye'nin yapısını demokrasi dışı yollarda dizayn etmek isteyenlere karşı fırsat yok. Meydanlarda kin, nefret, öfke ayrımcılık diliyle... Ama bizim kitabımızda o dil yok, kin yok, nefret yok. Gazete sayfalarında, televizyon ekranlarında milleti ve millet iradesini tahkir eden bir dille konuşuyorlar. Benim meselem, milletimin hak meselesidir, benim meselem milletimin hukuk meselesidir. Biz, hukuku çiğnemek isteyenlere karşı dik duruyoruz. Biz, yargı darbesi yapmak isteyenlere karşı dik duruyoruz. Milletin malının çalınmasına karşı 12 yıl dik durduk, milli iradenin de çalınmasına karşı dimdik duruyoruz."

- "Aramızdaki fark bu"

Göreve geldiklerinde milli gelirin 230 milyar dolar olduğunu kaydeden Erdoğan, şunları söyledi: "Yolsuzlukların olduğu bir iktidarda 230 milyar dolardan 820 milyar dolara çıkabilir misiniz? Şu anda milli gelirimiz 820 milyar dolar. 79 senede 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol yaptılar. Biz 12 yılda 17 bin kilometre bölünmüş yol yaptık. Aramızdaki fark bu. Bitmedi. Bunlar, CHP'nin yavrusu DSP, yanında MHP... Bahçeli de konuşuyor hey Allahım Yarabbim. 16-17 yıldır bu partinin başında. Hiçbir şey olmaz. Fakat benim MHP'ye gönül veren kardeşlerime sesleniyorum. Ah benim güzel kardeşlerim... Siyaset birinci parti olmak için yapılır. Ey CHP'ye gönül veren kardeşlerim... Ya siyaset birinci parti olmak için yapılır. Hep böyle arkadan mı geleceksiniz? Hep birinci parti olamayarak da böyle arkadan nal mı toplayacaksınız? Yahu hale bak... Çıkıyor Bursa'da bir televizyonda konuşuyor Kılıçdaroğlu. 'Eğer yüzde 40'ın altında oy alırsam, ben de istifa edeceğim, arkadaşlarım da istifa edecek' diyor. Yüzde 26 oy aldı. Ne oldu? Yine bırakamadı, bırakamadı. Bahçeli, zaten oraya hiç yanaşmıyor. O şimdi kendine göre bir hesap uydurmuş, 'Yüzde 51 alamazsan çekil' diyor. Ya biz yerel seçim yapıyoruz. Kaldı ki yüzde 51, iktidar olmanın şartı değil, birinci parti iktidar olmanın şartıdır. Sen önce bunu öğren ya. Daha siyaseti öğrenemedin ya. Bunu öğrenmen lazım. Ama Allah'a hamdediyorum Kılıçdaroğlu gibi, Bahçeli gibi, diğerleri gibi muhalefet oldukça AK Parti bu ülkede daha çok iktidar olur." Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bugün de AK Parti'yi sandıkta alt edemeyeceklerini anlayanlar, yine sandığı küçümsemeye, sandığı değersiz kılmaya, ellerinden gelse sandığı ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Bölücü terör örgütünün yaptığı gibi... Sandığı küçümsemek demokratik bir muhalefet tarzı değildir. Sandığı küçümsemek, üstü örtülü bir darbeciliktir" dedi.

Başbakn Erdoğan, İstanbul mitingindeki konuşmasında, alanı dolduran vatandaşlara hitap etti.

"Bugün de AK Parti'yi sandıkta alt edemeyeceklerini anlayanlar, yine sandığı küçümsemeye, sandığı değersiz kılmaya, ellerinden gelse sandığı ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Bölücü terör örgütünün yaptığı gibi... Sandığı küçümsemek demokratik bir muhalefet tarzı değildir. Sandığı küçümsemek, üstü örtülü bir darbeciliktir" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bunların milletle sorunu var. Milletin iradesiyle, milletin hayalleriyle, milletin kutsal değerleriyle, manevi değerleriyle sorunları var. Sandığa saldırmaları, sandığı değersizleştirmeye çalışmaları işte bu yüzden. Türkiye normalleştikçe, vesayetin gölgesi siyasetin üzerinden kalktıkça, millet siyasetin yegane sahibi oldukça bunların sandığa karşı alerjileri giderek arttı. Sandıktan ümitlerini kestikçe şirretleşiyorlar. Kalplerinde, zihinlerinde 27 Mayıs özlemiyle yaşıyorlar. Sandığı devirerek, elde etmek istedikleri iktidarın hayaliyle yaşıyorlar. Her on yılda bir yapmaya alıştıkları gibi, yine milletin önünü kesmeye çalışıyorlar. Ama başaramayacaklar. Kesinlikle başaramayacaklar. Meşru iktidarı sokakta devirmenin hesaplarını yapıyorlar. Sokak şiddetini, 'demokratik protesto hakkı' diye yutturmaya çalışıyorlar. Buradan milletime bir kez daha sesleniyorum; sizin hakkınızı, hukukunuzu korumakta en ufak bir tereddüt göstermedim, göstermeyeceğiz. Bu demokrasi düşmanlığına, millet düşmanlığına, seçkinlik duygusundan ötürü bu kibre geçit vermeyeceğiz. Ne diyor CHP, 'Eski Türkiye'yi getireceğiz, eski İstanbul'u getireceğiz'. Şu kafaya bak ya... Şu mantığa bak... Eski İstanbul'da ne vardı? Çöp vardı. Ne vardı? Hava kirliliği vardı. Ne vardı? Afedersiniz, kanalizasyonlar sokakta akıyordu. Modern bir İstanbul'a bunlar yakışıyor mu? Ama artık yeni İstanbul var, artık yeni bir Türkiye var."

- "Kağıthane'ye, 'Kağıttepe' diyenden bir şey olabilir mi?"

Erdoğan, "Bizim gücümüz, sizin gücünüzdür. Bunu böyle bilin. Siz istemedikçe, içteki ve dıştaki hiçbir güç odağının 'git' demesiyle gitmeyeceğiz. Size karşı boynumuz kıldan incedir. Ama milletin dışında, sizin dışınızda bir gücün esiri olmadık, olmayacağız" diye konuştu.

Yoksulların, mazlumların, mağdurların umudu olarak 1994'te iş başına geldiklerini anlatan Erdoğan, "Ve emaneti hakkıyla taşıdık. 3 Kasım 2002'de aynı şekilde yoksulların, mazlumların, gariplerin, öksüzlerin umudu olarak iş başına geldik. 12 yıllık süreç içerisinde sadece 81 vilayeti değil, dünyadaki bütün mazlumların, yetim ve öksüzlerin, yolda kalmışların, garip ve gurebanın umudu konumuna yükseldik. Şimdi bir belediye seçimi yapıyoruz. Allah aşkına bu CHP'nin Genel Başkanı burada bir plan, bir proje sundu mu? Sunabilir mi? Ne olacak ya... Kağıthane'ye, 'Kağıttepe' diyenden bir şey olabilir mi? Adayları... Ya sorun 'Sen Şişli'de ne yaptın?' Şişli'de ne yaptın ki, İstanbul'da ne yapacaksın? Yapamaz. Bunların böyle bir imkanı, böyle bir gücü yok" diye konuştu.

- "Bu CHP yıkmakla mükellef, yapmakla değil"

Erdoğan, CHP'ye eleştirilerini sürdürerek, şunları kaydetti:
"Geçenlerde, bizim Taksim-Yenikapı hattındaki, biliyorsunuz o yeni yapılan köprü var ya, o köprüyü yıkacakmış. Ya bu CHP yıkmakla mükellef, yapmakla değil. Ondan sonra da geliyor, Galata Köprüsü'nün üzerinde balık tutuyor. Ya dua et, AK Parti'nin belediyeciliği geldi de orada balık var. Yoksa sen o balığı da tutamazdın. Çünkü o Haliç, artık balığa yasaktı. Çünkü artık tamamıyla zehir saçıyordu. Fakat biz geldik Haliç'i temizledik. Sağolsun Kadir Bey, şu anda Boğaz'ın sularını, tünelden Kağıthane'ye bağladı. Böylece sirkülasyon başladı. Bu sirkülasyonla şu anda Haliç'in suyu daha temiz hale geldi. Ya biz 'temizlik imandandır' anlayışıyla yürüyoruz. Şu anda tertemiz bir Haliç var. Onlarca, yüzün üzerinde balık şu anda Haliç'e girebiliyor. Unkapanı Köprüsü'nün üzerinde de Galata Köprüsü'nün üzerinde de artık balık tutanların sayısı belirsiz. İşte bunlardan bir tanesi de CHP'nin belediye başkan adayı. Sayemizde balık tutuyorsun. Hadi hayırlı olsun. Sen balık tutmaya devam et."

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, 12 yıl boyunca bu davaya leke sürülmesine izin vermediklerini ifade etti.

İstanbul'da ulaşım sıkıntısı olduğunu dile getiren Erdoğan, "Boğaz'ın üzerinde üç köprü var mı? İki tanesi biten, üçüncüsü de yapılıyor. Birinci köprüye 'hayır' dediler. CHP... İkinci köprü yapıldı, yine 'hayır' dediler. CHP... Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü yapıyoruz, şimdi ona da 'hayır' diyorlar. Ya kardeşlerim, inanın bunlar hiçbir hayırlı işe bugüne kadar 'evet' demediler. Bunlar yıkmayla mükellef. Marmaray'ı yaptık, Allah'tan ki görmediler. Denizin altından gittiği için, 62 metre derinlikten gittiği için görmediler. Görseydiler, ona da itiraz ederlerdi. Şimdi Marmaray çalışıyor. Nasıl memnun musunuz? İstanbul'da iki gün sis oldu, her gün 300 bin kişi. Değil mi? Şimdi biz onun güneyinde bir tane daha yapıyoruz. İki katlı tüp geçit. Yine denizin altında. Önümüzdeki yıl onu da açacağız. Kılıçdaroğlu, onu da yıkarsınız olur mu? Ama iktidara gelemeyeceğine göre, sen de artık aracınla oradan geçersin." AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Şimdi üçüncü havalimanını yapıyoruz, maliyeti ne? 46 milyar dolar. Cebimizden bir kuruş çıkmıyor. 20 yıl çalıştıracaklar, 20 yıl sonra devlete teslim edecekler. 46 milyar dolar... Sen bu iktidara nasıl yolsuzlukla yüklenirsin? Adam utanır, sıkılır. Hayatında bunlar üç koyun gütmedi ki. 'Durmak yok yola devam dedik' devam edeceğiz" dedi.

Erdoğan, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün 2,5 milyar dolara mal olacağını belirterek, köprünün 4 gidiş, 4 geliş ve ortasında da tren yolu olacağını anlattı.

"Cebimizden bir kuruş çıkmıyor, tamamen yüklenici firma alacak. 7,5 sene çalıştıracak, ondan sonra devlete köprüyü teslim edecek" diyen Erdoğan, şöyle konuştu: "Bir kuruş para yok. Bunların olduğu bir ülkede sen bu iktidarı nasıl yolsuzlukla suçlarsın. Şimdi üçüncü havalimanını yapıyoruz, maliyeti ne 46 milyar dolar. Cebimizden bir kuruş çıkmıyor. 20 yıl çalıştıracaklar, 20 yıl sonra devlete teslim edecekler. 46 milyar dolar... Sen bu iktidara nasıl yolsuzlukla yüklenirsin? Adam utanır, sıkılır. Hayatında bunlar üç koyun gütmedi ki. 'Durmak yok yola devam' dedik, devam edeceğiz. 'Kanal İstanbul' dedik. Adam Kanal İstanbul'dan rahatsız, her türlü imkanlarıyla bunların kendi STK'ları var. Onlarla gelirler, gösteriler yaparlar, bilmem ne yaparlar... Biraz kendinize gelin, şu ülkede bir dikili ağacınız yok. Sadece yakarsınız, yıkarsınız başka bir işiniz yok. Ondan sonra da tencere tava, hep aynı hava. Bunların yaptığı bu. Adı da ne? 'Demokrasi, özgürlük!' Tencere tava ile demokrasi olur mu? Özgürlük olur mu ya? Onunla ancak huzursuzluk olur. Bu zihniyette olanlar da sokaklarda, yollarda çirkin hareketler yapmakta. 12 yıl boyunca hırsızların, art niyetlilerin, farklı hesaplar içinde olanların bu davaya sızmaması için hep hassasiyet içinde olduk. 12 yıl boyunca yetimin, öksüzün hakkına el uzatılmamasının bu noktada teminine çalıştık."

1994'te görevi devralırken neredelerse bugün de orada olduklarını vurgulayan Erdoğan, "O gün nasıl bir hassasiyet içindeysek, bugün de aynı hassasiyet içerisindeyiz. Biz burada olduğumuz sürece, görev, yetki, emanet biz de olduğu sürece, yetimin hakkına el uzattırmayız. El uzatanın, o elini de kusura bakmasın... Sizleri hayal kırıklığına uğratmadık, uğratmayacağız. Son nefesimize kadar, bu can bu tende oldukça biz size hizmetkarız. Sizin emanetinizi kutsal bilmeye, devam edeceğiz. Namusumuz, şerefimiz gibi korumaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.

- "Milli güvenliğimize ağır bir saldırı düzenlediler"

Başbakan Erdoğan, birçok olaylar bahane edilerek yapılan ağır saldırıları vatandaşlarla birlikte atlattıklarını ifade etti.

17 Aralık'ın da aynı şekilde olduğuna işaret eden Erdoğan, "Yolsuzluk ve rüşvet iftirası altında, bizden ziyade Türkiye'ye, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne, milli güvenliğimize ağır bir saldırı düzenlediler, planlı" değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan, şöyle devam etti: "Bu saldırılarda en küçük bir mertlik yok. Bu saldırılarda dürüstlük yok, bu saldırılarda ahlakın kırıntısı yok. Önlerine ne gelirse ahlaksızca, hayasızca, namertçe, alçakça, haince ona saldırıyorlar. Kutsal değerlere saldırıyorlar, milletin iradesine saldırıyorlar, kardeşliğimize, çözüm sürecine saldırıyorlar, birliğimize saldırıyorlar. Ekonomiye, emeğe, sofradaki ekmeğe saldırıyorlar. Evlerinde, yurtlarında, Pensilvanya gece seansları yapıyor, beddua seansları yapıyor. Bu beddua seanslarında, bana beddua ediyorlar. Varsınlar, etsinler hiç önemli değil. Kötü söz sahibinindir. Bitmedi. Geçenlerde baktım bir şey daha düşmüş. Ne diyor, 'O uzun bize çok hainlik etti' diyor. Şu hale bak. Ya sen biçim hoca efendisin ya?Eğer dürüstsen, 99'da bu ülkeden niye kaçıp gittin? 15 yıldır kaçaksın, uydurma bir pasaportla kaçtın, gittin. İlkokul mezunu ve öbür taraftan da maalesef hak etmediği bir pasaportla kaçış... Şimdi soruyorum. Diyorlar ki 'inzivaya çekiliyor.' İnzivaya mı çekildin? Erzurum ne güne duruyor, niye orada çekilmedin? İstanbul'da niye çekilmedin, Ankara'da niye çekilmedin, Konya'da niye çekilmedin? Olmadı Mekke'de, Medine'de niye çekilmedin? Pensilvanya'da ne işin var ya? Çok oyunlar kuruldu ama bu oyunu siz bozacaksınız. 30 Mart bunun için çok önemli. İstedikleri ahlaksızlığı yapsınlar, istedikleri alçaklığı yapsınlar, artık bu oyun bozuluyor. Biz dik durduk, dik duruyoruz, dik duracağız. Biz bu ahlaksızlıklara, edebimizle, edepli ahlaklı duruşumuzla gereken cevabı vereceğiz."

- "Biz üçüncü dünya ülkesi değiliz"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Twitter'a tedbir amaçlı erişim engeline değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Twitter, yargının aldığı kararlar nedeniyle Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) tarafından erişime kapatıldı. Yargının aldığı kararlar nedir? Bir vatandaşımız, bir hanım kardeşimizle ilgili Twitter'da son derece alçakça twetler atılıyor. Son derece alçakça, son derece hayasızca ve edepsizce twetler atılıyor. Onun dışında, sahte hesaplar üzerinden bazı şahısların kişilik haklarına çok yoğun saldırılar oluyor. Yani özel hayatın korunması diye bir olay var. Bunlarda böyle bir şey yok. Bu şahıslar, mahkemeye başvuruyor. Bu hakaretlerin, bu rencide edici, aile düzenini sarsıcı içeriklerin kaldırılmasını istiyor. Mahkeme bunların kaldırılması hakkında hüküm veriyor. Bu hükmü, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'na bildiriyor. TİB ne yapıyor? Twitter'a diyor ki; 'Bak böyle mahkeme kararları var, şikayet var, bundan mağdur olan insanlar var, bu içeriği kaldır' diyor. Medya, bunu iyi dinle. Günlerdir köşelerinizde, televizyonlarda yalan, yanlış yorumlar yapıyorsunuz. Ama Twitter bunu umursamıyor ve olay bana geliyor. Ben de diyorum ki kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz. 'Ne gerekiyorsa bunu yapın' diyorum. Bir defa bütün dünyanın bilmesini istiyorum. Twitter, ABD anayasasına, yasalarına uyuyor. İngiltere'nin kurallarına uyuyor, Almanya'nın, Rusya'nın, Çin'in, Hindistan'ın diğer birçok devletin kurallarına uyuyor, bu ülkelerle iş birliği yapıyor. Ama mesele Ukrayna olunca, Mısır olunca, Türkiye olunca, diğer devletler olunca Twitter çıkıyor, özgürlükten bahsediyor. Belli ülkelerde Twitter iş birliği yapıyor, kanunlara uyuyor. Ama belli ülkelere gelince kanunları çiğniyor. Hiç kusura bakmasın, biz üçüncü dünya ülkesi değiliz. Twitter da Facebook da Youtube da Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasası'na, yasalarına saygı göstermek zorundadır. Amerika'da, İngiltere'de, Rusya'da, Çin'de nasıl özgürlük bahanesinin arkasına sığınıp mahkeme kararlarını uyguluyorsa, Türkiye'de de uygulamak zorundadır."

Atatürk'e çok ağır hakaretler edildiğini anlatan Erdoğan, "Buna özgürlük mü diyeceğiz? Kutsal değerlerimize, milli değerlerimize çok ağır hakaretler ediliyor, buna özgürlük mü diyeceğiz? Aile hayatına, kişilik hayatına çok ağır saldırılar var, buna özgürlük deyip geçecek miyiz? Çocuklar istismar ediliyor, ırkçılık yapılıyor, çok ağır suçlar işleniyor, buna özgürlük deyip geçecek miyiz?" değerlendirmesinde bulundu.

Başbakan Erdoğan, "Twitter, Facebook, Youtube, anlaştığı ülkelerde buna neden 'özgürlük' demiyor. ABD başkanının gizli telefon görüşmeleri yayınlansa, bu Twitter, bu Facebook, bu Youtube buna 'özgürlük' diyecek mi? Diyemez, hatta demiyor. Türkiye'ye gelince mi özgürlük akıllarına geliyor? Ukrayna, Mısır söz konusu olunca mı akıllarına özgürlük geliyor? Biz Türkiye Cumhuriyeti üzerinde asla ameliyat yaptırmayız. Twitter gelir, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin kararlarına uyacağını söyler, biz de mahkeme kararları doğrultusunda gerekeni yaparız. Bizim kanunlarımıza uymayacaksa o zaman da gereğini yaparız. Burası muz cumhuriyeti değil Türkiye Cumhuriyeti'dir" şeklinde konuştu.





MİTİNGDEN NOTLAR

AK Parti'nin "Yeniden Milli İrade Mitingi" başlıklı İstanbul mitinginin düzenlendiği Yenikapı Meydanı tamamen doldu.

Kentin çeşitli noktalarından toplu ulaşım araçlarıyla miting alanına gelen vatandaşlardan bazıları, yoğunluk nedeniyle miting alanına yürüyerek ulaştı. Alandaki vatandaşlar da çalınan şarkılara, okunan şiirlere coşkuyla eşlik etti.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile ilçe belediye başkan adayları, AK Parti İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu ve parti yetkilileri, katılımcıları selamladı.



- Işılak: "Bir sevda adamıyla kol kola girdim"

AK Parti'nin seçim kampanyası şarkısını hazırlayan sanatçı Uğur Işılak, "Dombra" şarkısını seslendirdi.

Mitinge katılanlara da seslenen Işılak, şöyle konuştu:

"Bana dediler ki; 'Uğur, Başbakan'a eser yapmakla şiir yazmakla sanatçı adını lekeledin.' Ben de dedim ki 'Ben bir parti adamına eser yapmadım, bir siyaset adamına eser yapmadım, hatta bir başbakana eser yapmadım. Ben bir dava adamına, bir sevda adamına eser yaptım.' 'Olsun sen yine de ismini kirlettin' dediler. 'Ben ismimi kirlettiğimi hiç düşünmüyorum. Sebebine gelince bir sanatçının adı, unvanı nasıl kirlenir biliyor musunuz? Taksim Meydanı'nda, Okmeydanı'nda polise taş atarsa kirlenir. Ben polise taş atmadım hamdolsun. İtfaiye arabasını devirmedim. Esnafın camına taşlayanları desteklemedim. Ben bir dava adamını destekledim. Bir sevda adamıyla kol kola girdim. Hepsi bu."

- Başbakan Erdoğan, alana helikopterle geldi

Başbakan Erdoğan, Kocaeli mitinginin ardından Yenikapı Meydanı'na helikopterle geldi. Helikopter, miting alanın bulunduğu bölgeye inmeden önce, bir süre havada bekledi. Bu sırada partililer büyük coşkuyla Başbakan Erdoğan'ı selamladı. Erdoğan da helikopterden vatandaşlara el sallayarak karşılık verdi.

Bu arada, Başbakan Erdoğan'ın arama noktalarının açılarak dışarıda kalan vatandaşların alana alınması için talimat verdiği öğrenildi.

Öte yandan miting alanında yapılan anonsla katılımcı sayısının 1,5 milyonun üzerinde olduğu duyuruldu.







AK PARTİ İSTANBUL MİTİNGİNİN TAMAMINI BURADAN İZLEYEBİLİRSİNİZ



***



***



***