19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

Mustafa Demir: 'Öz'ün taleplerini reddettim gözaltına alındım'

17 Aralık’ta 4 gün gözaltında kalan Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir: “Savcı Zekeriya Öz’ün hukuksuz taleplerini yerine getirmediğim için gözaltına alındığımı düşünüyorum... Allah’tan paralel bir hakime düşmedim… Her türlü desteği verdiğimiz insanlar 17 Aralık’ta bize operasyon yaptı.”

22 Eylül 2014 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:
Mustafa Demir: 'Öz'ün taleplerini reddettim gözaltına alındım'
Fatih, sadece İstanbul'un ya da Türkiye'nin değil dünyanın en önemli ilçelerinden biri. 2008 yılında Eminönü ilçesinin varlığının ortadan kaldırılıp Fatih'e katılmasının ardından tarihi yarımada üzerindeki tek yetkili haline gelen Fatih Belediyesi'nin önemi de her geçen gün daha da artıyor. 30 Mart 2014 seçimlerinden sonra 3. kez mazbatasını alan Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, son 10 yıl içinde Fatih'te önemli çalışmalara imzasını attı. İnsan merkezli projeleri nedeniyle geçtiğimiz Salı günü İstanbul Üniversitesi'nde düzenlenen törenle fahri doktora ünvanı alan Mustafa Demir, törendeki öğrenci protestosunu, 17 Aralık operasyonunu ve Fatih Belediyesi'nin 3. dönem projelerini Sabah'a anlattı.
 
-Mustafa Bey, İstanbul Üniversitesi hangi hizmetlerinizden dolayı sizi fahri doktora ünvanına layık gördü?
 
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi, Fatih Belediyesi'nde insan merkezli yaptığımız çalışmalar ve çeşitli üniversitelerde bilgi teknolojileri ile ilgili deneyimlerimizi paylaşmamız neticesinde bize fahri doktora ünvanını layık gördüğünü düşünüyorum. 
 
-Medyada daha çok fahri doktora töreni değil size yönelik küçük bir öğrenci grubunun yaptığı protesto yer aldı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Ben bunları normal karşılıyorum. Gençlerin burada kendi düşüncelerini ifade etmesinden doğal bir şey yok. İstanbul Üniversite İletişim Fakültesi'nde daha önce dersim oldu. Onlarla bir sıkıntımız olacağını düşünmüyorum. Politize olan bir grup ise kendilerini bir şekilde ifade etmişler. Bana fahri doktora ünvanı verilen Cemil Bilsel salonu benim üniversiteye başladığım salondur. O salonda o gün çok güzel bir görüntü vardı. O gençlerin protestosundan çok, bir grup medyanın o muhteşem ambiyansı görmeden, sadece küçük bir protestoyu görerek fahri doktora törenini gölgede bırakmasını bana ve üniversiteye yapılan bir haksızlık olarak görüyorum. 
 
PARALEL ÖRGÜT 17 ARALIK'I TEK BAŞINA YAPMADI
 
-O protestolarda 17 Aralık operasyonu vurgusu vardı. Sizin de gözaltına alındığınız 17 Aralık'ta ne oldu?
 
17 Aralık'ta hedef ben değildim, Sayın Cumhurbaşkanımız da değildi. Hedef Türkiye'nin son 13 yıldaki muhteşem yükselişiydi. Özellikle bölgesel güç olma yolundaki ülkemizi güç kaybettirmekti. Paralel örgüt bunu kendi başına yapmadı. Zaman bunu gösterecektir. İçeride ve dışarıdaki işbirlikçilerini yakında öğreniriz. Ben nefsim ve ülkem adına hayırlara vesile olacağını düşünüyorum.
 
-Biraz gözaltı sürecinden bahseder misiniz?
 
Benim şahsımla ilgili olarak 4 günlük bir gözaltı süresi oldu. Allah'tan paralel bir hakime düşmedim. Türkiye Cumhuriyeti değerlerine sahip tarafsız bir hakime düştüm ve salıverildim. Ardından da takipsizlik verildi. Sadece belediye başkanı için değil bir insan için yapılabilecek en büyük zulümdür bu. Bir ülkeye yapılan bir ihanettir bu. Her türlü desteği verdiğin, asla yabancı görmediğin bir grubun, üstelik de dış odaklı güçlerle paralel bir şekilde ülkeye saldırılıyor olması ile darbeler tarihinde görülmemiş bir darbe girişimidir. Ama kimse merak etmesin yakında bu ülke rahatlayacaktır. 
 
PARALEL ÖRGÜTÜN TÜRGEV HAZIMSIZLIĞI
 
-Bizim okullarımıza, yurtlarımıza baskı var diyen paralel bir örgütün TÜRGEV gibi bir eğitim vakfını hedef almasını ve bu vakıf üzerinden size saldırmalarını çelişki olarak görüyor musunuz?
 
Paralel örgütün hepsi çelişki. TÜRGEV'e indirgemeye gerek yok. Benim iki çocuğum var ikisi de Fatih Koleji mezunu. Biz onlara her konuda destek verdik. Ülkenin geleceğine katkıda bulunan tüm kuruluşlara destek veriyoruz. Belediye olarak bizim görevimizdir bu. TÜRGEV konusunun bu kadar üzerinde durmalarının sebebi büyük ölçüde hazımsızlıktır diye düşünüyorum. Ben iyi niyetimle söylüyorum bunu büyük ihtimalle hazımsızlıktır. Bu millet yıllar yılı bunlara istemeden verdi. Mütedeyyin insanlar vicdani ihtiyaçlarını bu grupla gidermeye çalıştı. Son dönemde çok rahat, talep ederken çok üst perdeden konuşuyorlardı. Normal bir talep de bulunmuyorlardı. Hukuki sürecin sonunda hepsi ortaya çıkacaktır.
 
ZEKERİYA ÖZ HUKUKSUZ TALEPLERDE BULUNDU
 
-Savcı Zekeriya Öz'ün Fatih Belediyesi'nde iş takibi yaptığı, sizin bu hukuksuz talepleri dikkate almadığınız HSYK müfettiş raporlarına konu oldu. 
 
Size yapılan operasyonda bunun etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?
 
Tarih sanıyorum 2012 yılının Mart ayıydı. Zekeriya Öz'ün belediyemizden taleplerini herkes biliyordu. Bir tanesi Victory Otel'in kaçak katıydı. Bir tane de Samatya'daki Rumeli Kafe'nin mevcut durumuna aykırı olarak büyümesine göz yumulması gibi talepleri vardı. Biz orada hukuk neyse onu yaptık. 
 
-Zekeriya Öz, bu hukuksuz durumla ilgili olarak sizden doğrudan bir talebi oldu mu?
 
Benden doğrudan tabi ki talebi oldu. Bu talebi gerçekleşmeyince benden habersiz, benim bilgim olmadan benim odamda, bu salonda İmar Müdürü, Özel Kalem Müdürü ve Otel sahibi ile toplantı yaptı. İmar Müdürü'nden de kaçak kata tutanak tutulmaması, ceza kesilmemesi ile ilgili olarak talepten öte bazı istekleri oldu. Netice itibariyle bunlar sadece basına yansımadı. HSYK müfettişlerine bütün bildiklerimizi anlattık. 17 Aralık operasyonuna bunun etkili olduğunu düşünüyorum. Bu operasyonun şahsımla ilgili birçok parametrelerinin olduğunu düşünüyorum. 
 
-17 Aralık operasyonunda ne ile suçlandınız?
 
İki dosya ile suçlandım ve sabaha karşı evimden alındım. O iki dosya ile ilgili Fatih Belediyesi'nde bir işlem yapılmadığı gibi o dosyalarla ilgili herhangi bir soruşturma da olmadı. 10 yıllık belediye başkanını böyle bir dosya ile ilgili evimden alınması normal değildi. Bunda Zekeriya Öz ile yaşadığımız sorunun etkili olduğunu düşünüyorum. 
 
-İsterseniz tekrar Fatih Belediyesi'ndeki çalışmalarınıza dönelim. Mülteciler ve dilenciler meselesi Fatih'in önemli sorunlarından biri. Bununla ilgili bir projeniz var mı? 
 
Son bir ay içinde emniyet ve zabıta ekiplerinde önemli çalışmalar yürütülüyor. Büyük ölçüde mesafe de alındı. Normal şartlarda cam silen, dilencilik yapanlarla ilgili bir önlem alınamıyordu. Şimdi bir yasal düzenleme yapılıyor. Özellikle Eminönü Meydanı dilencilerin rahat para topladıkları bir bölge. Bununla ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Bu görüntüyü asla kabul edemeyiz. Bölgesel sorunlar giderilmeden bu tür sorunlar elbette yaşanacaktır. Belediye olarak bu insanları mağdur etmeden bu görüntü kirliliğine son vereceğiz. 
 
-Fatih, kentsel dönüşüm açısında dezavantajlı bir ilçemiz. Bu dönüşümü nasıl sağlamayı düşünüyorsunuz?
 
Bizim önümüzde şöyle bir problem var. Mevcut dönüşüm projelerinde ek kat izni vererek müteahhitlere para kazanma, mülk sahiplerine de cebinden para çıkmadan evlerini yenileme imkanı tanınıyor. Fatih'te bunu yapma şansımız yok.Ancak insanların katkıda bulunmasıyla bunu çözebiliriz. İnsanların yenilemesini kendilerinin yapması lazım. Bu tür kentsel yenilemede evinizin değeri en az 2,5 kat artıyor. 100 metrekare bir evin maliyeti ise yaklaşık 70 bin lira. Biz Fatih'teki yoğunluğu arttırmadan bu dönüşümü sağlamaya çalışıyoruz. Fatih'te asla uygulanmayacak bir imar planı gerçekleştirmek istemiyoruz. 
 
-Fener-Balat-Ayvansaray projesi yasal engellere mi takıldı?
 
Belediyeler herhangi bir bölgeye bir proje ile gittiklerinde insanların beklentileri inanılmaz artıyor. Bu yüzden projeler akamete uğruyor. Fener-Balat projemizi küçülttük ama projemiz devam ediyor. Ayvansaray projesi ise tamamlanmak üzere. Bu bölge İstanbul'un en güzel semti ama konuşulduğu kadar teveccüh görmedi. 
 
-Bazı bölgelerle ilgili olarak kentin soylulaştırılması eleştirileri de yapıldı…
 
Bir projeyi gerçekleştirirken kenti soylulaştırma gibi bir niyetimiz hiç olmadı. Her zaman o insanlarla birlikte dönüşüm gerçekleştirilmesi gerektiğine inandık.Bölgede yaşayan insanları o projenin içerisinde tutabilmek çok önemli. 
 
-Sahil şeridinde yaşanan bazı olaylarla birlikte güvenlik sorunu da gündeme geldi. Bu bölgeyi halka açmak için neler planlıyorsunuz?
 
Surlar sıkıntılı bir bölge. Büyükşehir ile birlikte yürüttüğümüz büyük projeler var. Sarayburnu, Topkapı Sarayı'nın bahçesinin bulunduğu bölge hiç kullanılmıyor. Sirkeci'den Cankurtaran'a kadar yolu yer altına alarak, buradaki alanı Gülhane Parkı ile bütünleştirerek muazzam bir yer haline getirmeyi amaçlıyoruz. Sirkeci'den Yedikule'ye kadar kullanılmayan demiryolumuz var. Şimdi o yapılar metruk olarak duruyor. O alanın yürüyüş alanı, bisiklet yolu ve kafelerle değerlendirmek istiyoruz. Tarihi yarımadada yapılacak gerçekten çok önemli çalışmalar bunlar. 
 
-Son dönemde Başkanlık sistemi ve yerel yönetimlerle ilgili çalışmalarınız var. Bunları biraz açar mısınız?
 
Türkiye'de bir başkanlık sistemi var. Belediyeler küçük birer başkanlık sistemidir aslında. Bizim meclisimiz var. Bütçemiz ve stratejik planlarımız dahil her şeyi bu meclisten onaylatmamız gerekiyor. Bu sağlıklı bir durum. Sağlıksız durum ise parlamenter sistemdir. İnsanlar listelere oy veriyor. O milletvekilleri partilerin aldığı oy oranında meclise gidiyorlar. Sonra onların içinden yürütme çıkıyor. 
 
-Parlamenter sistemin ne tür mahsurları var?
 
Güçlü liderler döneminde bu sistem sağlıklı olabilir. Koalisyon döneminde ise vesayetçi sistemler araya giriyor. Siyaset mühendisleri ellerinde makas ile istedikleri gibi ülkeyi şekillendirebiliyor. Sistemin sahibi olduğunu düşünen bürokratik sistemler var. Bir de siyaset bürokrasisi var. Bunun örneği Demirel'dir. AK Parti 3 dönem kuralı ile bu siyaset bürokrasisinin oluşmasının önüne geçti. Şimdi bu vesayet kurumları bir araya geldiğinde benim halkım oy veriyor ama bu tercih iktidara yansımıyor. İnsanlar meclisi seçsin, iki yıl sonra başkanını seçsin. Sistem kendini çek etsin. Başkanlık sistemi ile ilgili Anayasal değişiklik talebimizin Sayın Cumhurbaşkanımız ile bir ilgisi yok. Bu ülkenin kazanımlarını kaybetmemesi için bunu istiyoruz. Başkanlık sistemine karşı çıkmak yerine, Başkanlık sisteminde doğabilecek sorunları bertaraf etmemiz gerekiyor.