8 Mayıs 2024 Çarşamba / 1 Zilkade 1445

Paralel yapıdan “İmam Darbesi” modeli

Türkiye’deki paralel yapı, Pakistan’da denenen ve “İmam Darbesi” diye şöhret kazanan operasyonlar sürecini hatırlattı. Dini lider Kadri, yargı ve ordu destekçileriyle hükümeti düşürmek istedi. Başbakana tutuklama kararı çıkardı. Hükümet ise direndi ve kazandı.

26 Ocak 2014 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Paralel yapıdan “İmam Darbesi” modeli

TÜRKİYE’DEKİ PARALEL YAPI 1 YIL ÖNCEKİ ‘İMAM PROJESİ’Nİ TAKLİT EDİYOR

Türkiye’de kamuoyunun “yargı darbesi” olarak nitelediği operasyonlar dizisi ile geçen yıl Pakistan’da gerçekleşen ve “İmam Darbesi” olarak tanınan sürecin benzerlikleri dikkat çekiyor. Pakistan’daki İmam Darbesi’nin lideri, Pakistan’ın “dinler arası diyalog,” “yüksek standartta eğitim” ve “İslam’ın ılımlı tonlarını güçlendirme” amacıyla 30 yıl önce yola çıkan ve 90 ülkedeki eğitim kurumu ve sivil toplum örgütleri ile geniş bir uluslararası ağa erişen Minhac’ul Kuran Vakfı kurucusu Muhammed Tahir’ul Kadri. 1989’da siyasete giren ve kısa süre vekillik yapan Kadri, 2005’te Kanada’ya yerleşerek tüm dünyadaki faaliyetlerini buradan yönlendirdi.

Hükümete savaş açtı

Kadri’nin Pakistan siyasetinde ön plana çıkışı 2010’da yayınladığı “Teröre karşı fetvalar” adlı 600 sayfalık külliyatı ile oldu. Bu noktadan sonra Batı’nın en saygın kuruluşları ve BM gibi uluslararası kuruluşların “dini boyutunda” aranan isimlerden biri haline geldi. Bu noktadan sonra Pakistan siyaseti ile ilgili açıklamalar yapmaya başladı. Kadri’yi önemli kılan olay ise 7 yıl aradan sonra Kanada’dan “bir anda” Lahore’a geri dönme kararıydı.

Aralık 2012’de Lahore’a dönen Kadri’nin ilk işi “hükümete savaş açmak” oldu. “Bir milyon yürüyor” kampanyası ve 10 bin destekçisiyle Pakistan Meclisi önünde kamp kuran Kadri, “Meclis yoktur; yağmacı ve hırsızlar vardır. Siyaset yoktur; oligarşik düzen vardır. Tüm siyaset yalnızca iki aile (Şerif ve Butto Aileleri) tarafından gasp ediliyor” diyerek Meclis’ten siyasi değişim, şeffaf bir seçim reformu istedi. 4 günün sonunda Pakistan Hükümeti “Deklarasyon” yayınlayarak anlaşmaya varmış göründü. Ancak 5 ay sonraki seçimleri Nevaz Şerif kazandı. Böylece siyaset Kadri’nin hareketini boşa çıkardı.

Yaşananların gölgesinde, Pakistan halkı da, Tahir’ul Kadri’nin Pakistan Ordusu ile olan ilişkisini sorgulamaya başladı. Bu sorgulamada Kadri’nin Pakistan ordusu ve Pakistan yargısı arasındaki paralel ilişkiler etkili oldu.

Gerek Kadri’nin “ortaya çıkan” ses kayıtlarıyla milletvekilliği döneminde ordunun siparişiyle mimarlığını üstlendiği “dine hakaret yasasını” kaleme almış olması, gerekse 2013 yılı başlarında gerçekleştirilecek olan genel seçimleri erteletmek istemesi, Kadri’nin Kanada’dan dönüşünün Pakistan Ordusu ile irtibatlı gerçekleştirilmiş ve milli iradeyi sekteye uğratmayı hedefleyen bir adım olduğunu ortaya koydu.

Partiler ortak duruş sergiledi

Kadri ile imzalanan anlaşmanın daha sonra pratikte uygulanmadı, seçimler planlanan tarihte gerçekleşti. Pakistan normal siyasi hayatına devam etti. Bu tecrübeden ders alan Pakistan’daki iktidar ve muhalefet partileri aralarındaki farklılıarı bir yana bırakarak şimdiki Başbakan Nevaz Şerif’in Lahore’daki evinde 16 Ocak’ta bir araya gelerek “siyasete dışarıdan müdaheleye karşı” ortak bir duruş benimsediler. Tüm partiler Kadri’ye ülkenin istikrarına yönelik saldırılarını durdurmasını, istiyorsa seçimlerde aday olup şansını denemesi tavsiye ettiler.