3 Mayıs 2024 Cuma / 25 Sevval 1445

Türkiye’nin kıymeti bilinmeli

Sayın Başbakanımızın 30-31 Ekim tarihlerinde Almanya’ya gerçekleştirdiği çalışma ziyareti gerek ikili ilişkiler, gerekse AB üyelik sürecimiz açısından son derece verimli ve güçlü mesajların verildiği bir ziyaret oldu.

5 Kasım 2012 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:
Türkiye’nin kıymeti bilinmeli

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ STAR İÇİN YAZDI

Bu kapsamda, Sayın Başbakanımıza refakaten bulunduğumuz temasların yanı sıra, Konrad Adenauer Vakfı’nın ziyaretimiz vesilesiyle düzenlediği Konferans’ta da Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği üzerine bir Konferans verdim.

Konferans vesilesiyle şu düşüncemi de ifade ettim: CDU olarak bilinen Almanya’daki Hıristiyan Demokratik Birliği’nin ilk Genel Başkanı Konrad Adenauer eğer bugün yaşasaydı Türkiye’nin AB üyeliğinin en hararetli savunucularından biri olurdu.

Bunu Türkiye ile Almanya’nın tarihten gelen güçlü dostluk bağlarına dayanarak da söyledim.

Türkiye’nin AB üyeliği, hiç şüphesiz, Avrupa coğrafyasının geleceğini birlikte inşa edebilmek adına tarihi bir fırsat sunuyor.

Bu fırsatın en önemli göstergelerinden biri de Türkiye ile Almanya’nın 2013 yılında 250’inci yılını kutlayacakları derin dostluklarıdır, işbirliğidir.

Konrad Adenauer, 58 yıl önce, 18-26 Mart 1954 tarihleri arasında Türkiye’yi ziyaret etmiş, Ankara, İzmir ve İstanbul’da önemli temaslarda bulunmuştu.

Adenauer, Türkiye’ye gelmeden birkaç gün önce 14 Mart 1954’de Türk Haberler Ajansı aracılığıyla Türk milletine şu mesajı göndermişti:

“Türkiye’nin köklü kültür merkezini ziyaret etmekten, genç ve cesur Türkiye Cumhuriyeti’nin kaydetmiş olduğu büyük aşamalara bizzat şahit olmaktan büyük sevinç duyacağım. Hepsinden ziyade Türk ulusunu ve onun temsilcilerini, asırlarca mazisi olan Türk Alman dostluğunun temelleri üzerinde tanımakla büyük mutluluk duyacağım.”

İşte Almanya’nın önemli devlet adamlarından Konrad Adenauer’in de belirttiği gibi Türkiye ve Almanya asırlık bir maziye dayanan köklü bir dostluğu paylaşıyor.

İşte bu dostluğa yakışır şekilde ziyaretimiz sırasında Berlin’deki yeni Türk Büyükelçiliğimizin açılışını bizzat Sayın Başbakanımız gerçekleştirdi.

Berlin Büyükelçiliğimiz için yaptığımız bu yatırım tamamen Almanya ile işbirliğimizin geleceğine olan inancımızın bir tezahürüdür ve Büyükelçiliğimiz bundan sonra Türkiye-Almanya dostluğu için yükselmeye devam edecektir.

İnanıyor ve ümit ediyoruz ki yeni Büyükelçilik Binamız Almanya’nın Türkiye’nin AB perspektifine olan desteğinin de bir nişanesi, teminatı haline gelecektir.

Avrupa Birliği üyeliği hedefi, yarım asırdan bu yana Türkiye Cumhuriyeti için bir devlet politikası olmuş, Türkiye’nin evrensel değerleri savunan ve bu değerleri kucaklayan vizyonunun en önemli parçası olmuştur. Biz Avrupa Birliği projesini insanlık tarihinin en başarılı barış projesi olarak görüyoruz.

Almanya’nın savaş sonrası adeta küllerin yeniden doğarak Avrupa’nın en büyük ekonomik ve siyasi gücü olmasındaki en önemli siyasi aktör olan Konrad Adenauer’in Avrupa bütünleşmesi için sahip olduğu vizyon günümüze de ışık tutacak niteliktedir.

Bu bakımdan, hızla değişen küresel dinamikler ve ortak çıkarlar, Türkiye-AB bütünleşmesini giderek daha önemli ve vazgeçilmez hale getiriyor.

Türkiye’nin AB üyeliği iki taraf için de kazan-kazan durumu yaratacaktır. Türkiye, AB’nin daha güçlü, daha güvenli ve daha istikrarlı bir geleceğe ulaşmasında kilit bir rol üstlenecektir. Tarihinin en önemli krizlerinden biriyle mücadele eden Avrupa Birliği, Türkiye’nin üyeliğinin katacağı dinamizmi göz ardı etmemelidir.

Türkiye, sahip olduğu eşsiz stratejik konumu, bölgesinde ve dünyada izlediği başarılı proaktif dış politikası ile Avrupa Birliği’nin gerçekleştirmiş olduğu kıtasal barış projesini küresel hale getirme konusunda da iddiasını ortaya koymaktadır.

Bizim Avrupa Birliği hedefimiz gündelik tartışmaların ve gelişmelerin çok daha ötesinde kalıcı, uzun vadeli ve vizyoner bir bakışın eseridir.

Biz genişlemeyi yorgunluk olarak değil güçlenme unsuru olarak görüyoruz.

Avrupa’nın ekonomik krizle boğuştuğu bu dönemde Almanya’nın AB’ye liderlik etmek için gösterdiği çaba, AB’nin genişleme sürecine de yansımalıdır.

AB’nin içine düştüğü genişleme yorgunluğunun Almanya’nın AB’ye liderlik etme kapasitesi ile aşılacağına inancımız tamdır.

Almanya ve Türkiye birbirine uzak ülkeler olmadığı gibi Alman ve Türk halkları da birbirine uzak halklar değildir.

Bizi birbirimize yaklaştıran faktör sadece, 1960 sonrasında buraya yerleşen işçilerimiz, burada doğan çocuklarımız, buradaki işadamlarımız ve ticari ilişkilerimiz değildir.

Bunlar elbette iki ülkenin ilişkilerinde kilit rol oynuyorlar, ama ilişkilerimiz daha derin köklere sahip.

Almanya’da yaşayan ve bugün sayıları 3 milyona yaklaşan Türkler, tam 50 yıldır Almanya’nın kalkınmasına, Almanya’nın ilerlemesine, Almanya’nın güçlü bir ülke olmasına katkı verdiler, vermeye de devam ediyorlar.

Bugün artık, misafir işçi Türkler değil, yabancı Türkler değil; anadili Türkçeyle birlikte akıcı Almanca konuşan, Almanya’nın ekonomisine katkı sağlayan, Almanya vatandaşı Türkler var.

Örneğin, Almanya’daki Türk işletmelerinin sayısının 2015 yılında 120.000’i aşacağı, bu işletmelerde 720.000 kişiye istihdam sağlanacağı, işletmelerin yıllık cirosunun ise 66 milyar Avro’ya ulaşılabileceği tahmin ediliyor.

Bütün bu rakamlar da gösteriyor ki Almanya’daki Türkler artık entegrasyon tartışmalarının ötesine geçmiş, Alman toplumunun saygın ve eşit üyeleri haline gelmiştir.

Türkiye ile Almanya arasındaki bu güçlü bağ, AB sürecimizin ilerlemesi için de heba edilmemesi gereken bir fırsattır.

O yüzden vaktimizi AB müktesebatında yer almayan sanal tekliflerle değil, gerçek ve somut bir zeminde devam eden işbirliğimizi daha da güçlendirerek değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyoruz.

İmtiyazlı ortaklık bizim AB ile değil ama Almanya ile ilişkilerimizde arzu ettiğimiz bir noktadır ve zaten Türkiye ile Almanya hâlihazırda bu imtiyazlı ortaklığı birçok alanda hayata geçirmektedir.

Bizim hedefimiz AB’ye tam üyeliktir ve bu hedef doğrultusunda da reform kararlılığımız ortadadır.

Hayata gözlerini kapamadan önce Konrad Adenauer’in son sözü “Ağlayacak bir şey yok.” olmuştu. 

Elbette Türkiye’nin AB üyeliğini engelleyenlere karşı da bizim ağlayacak halimiz yok. Ama Türkiye’yi kaybetmenin Avrupa Birliği için telafisi olmayan bedeli olacağını unutmamak gerekir.

Avrupa “Son gülen, iyi güler.” düsturunu hatırında tutmalı ve Türkiye’nin kıymetini bilmeli.