16 Nisan 2024 Salı / 8 Sevval 1445

Nebevî Bir Miras İtikaf

Hadis kaynakları, Peygamberimiz’in Medine’ye hicretten sonra her yıl ramazanın son on gününde itikâfa çekildiğini, hanımlarının da genelde Rasûl-i Ekrem’le birlikte itikâf yaptığını nakleder.

Muharrem Coşkun16 Temmuz 2014 Çarşamba 07:00 - Güncelleme:
Nebevî Bir Miras İtikaf

İtikâfın amacı; dünyayla ilişkileri asgari düzeye indirerek kişinin kendisiyle baş başa kalması, daha fazla ibadet yaparak, dua ederek günahlarının bağışlanmasını umması ve Allah’a daha çok yaklaşmasıdır. İslami literatürde itikâf, “bir mescidde Allah’ın rızasını kazanma niyetiyle ve belirli kurallara uyarak inzivaya çekilmek” demektir. Hz. Âişe (r.anha)’nin bildirdiğine göre Rasûlullah (sav) Ramazan’da son on gün girince geceleri ihya eder, ailesini ibadet için uyandırır, ibadete daha çok önem verir, diğer vakitlere nisbetle daha çok ibadet eder ve Müslümanlara da bunu tavisye ederdi. (Müslim, “İtikâf”, 7)

Hz. İbrahim’den itibaren

Bir ibadet çeşidi olarak itikâf,  Hz. İbrahim (as) zamanından beri bilinmektedir (Bakara, 125). Kur’ân vahyi tarafından da onaylanan (Bakara, 2/87) bu ibadet, Hz. Peygamber’in hayatında önemli bir yer tutmaktadır. Rasulûllah (sav)’ın Medine’de sadece bir sene hariç her yıl itikâf yaptığı bilinmektedir. İslam öncesi Mekke toplumunca da bilinen itikâf,  Hz. Peygamber’in uygulamalarıyla sünnet vasfı kazanmıştır. O, zaman zaman ve çoğunlukla da Ramazan ayının son on gününde Mescidi-i Nebevi’de itikâfa girer, yani günün bütün saatlerini orada geçirirdi. Kendisine bu maksatla mescid içinde bir çadır kurulduğu, zorunlu ihtiyaçları dışında mescidden çıkmadığı bilinmektedir.  Hz. Peygamber’in bu uygulamasından hareketle İslam âlimleri, oruç tutan kişinin özellikle Ramazan’ın son on gününde itikâfa girmesini müstehap kabul etmişlerdir. İtikâf bir ibadet nevi olduğundan itikâfa giren kişinin mükellef olması, itikâfa bir mescidde girmesi ve niyet etmesi gerekli görülür. Ancak kadınların evlerinin bir odasında itikâfa girmeleri daha uygun görülmüştür.

Güzel bir kulluk hatırası

İtikâf niyetiyle mescide giren Hz. Peygamber,  bu süre içerisinde ibadet için daha fazla vakit ayırırdı. Her zamankinden daha fazla Kur’ân okur ve dua ederdi. Hz. Peygamber’in (sav) bu âdeti, Medine-i Münevvere’ye teşriflerinden itibaren mübarek ömrünün sonuna kadar devam etmiştir. Mü’minlerin anneleri olan Hz. Peygamber’in hanımları da Rasûlullah (sav)’ın vefatından sonra da Ramazan’ın son on gününde evlerinde itikâfa devam etmişlerdir. Pek çok hadis de bu geleneğin bir müekked sünnet olarak Peygamberimiz tarafından ümmetine “güzel bir kulluk hatırası” olarak bırakıldığını gösteriyor bizlere... İtikâfın amacı; dünyayla ilişkileri asgari düzeye indirerek kişinin kendisiyle baş başa kalması, daha fazla ibadet yaparak, günahlarının bağışlanmasını umması ve Allah’a daha çok yaklaşmasıdır. Ramazanın son on gününde olması Kadir gecesine rastlama imkânı ve umudunu da arttırır. (Dr. Emine Gümüş Böke)

İtikâf Nedir?

İtikâf, içinde beş vakit namaz kılınan bir mescitte/camide ibadet etme amacıyla bir müddet kalma anlamına gelmekte. Bu uygulamanın da kaynağı Hz. Peygamber’dir. Hz. Peygamber, Medine’ye hicret ettikten sonra her Ramazan’ın son on gününde mescide kapanmış ve gerekli ihtiyaçların dışında oradan çıkmayarak bütün gününü devamlı dua ve ibadet halinde bulunarak geçirmiştir. Hatta vefatından önceki Ramazan ayında son yirmi gün itikâfta bulunduğu da bilinmektedir. Daha sonraki dönemlerde de Müslümanlar bu sünneti devam ettirmişler ve özellikle Ramazan’ın son on gününde itikâfa girmeyi sürdürmüşlerdir. İtikâfın en önemli amacı, dünyevi işlerden uzak durarak nefsi arındırmaktır. İtikâftaki kişi abdest gibi meşru bir özrü olmadan dışarı çıkamaz. Cinsel ilişkiye giremez. Kendisinin ve ailesinin zaruri ihtiyaçlarını temin için gerekli olan alışveriş muamelesini dışarı çıkmadan mescidde yapabilir. Aksi halde itikâfı bozulur.