26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

Gelmiş geçmiş en hızlı kasap dünyayı ete boğacak

“İhtiyaçlarım sayesinde buralara geldim...” Bu sözlerin sahibi çocukluğu bir kapıcı dairesinde ve yokluk içinde geçen Günaydın Et’in patronu Cüneyt Asan’a ait. Uykusuz duraksız bir tempoda çalışma, hırs ve zekanın yarattığı marka şimdi 100 şubeyle dünyaya açılıyor.

Fulya Erdem3 Şubat 2014 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:
Gelmiş geçmiş en hızlı kasap dünyayı ete boğacak

Cüneyt Asan.. Gıda sektöründe olup da onu tanımayan yok. Ona et profesörü diyorlar, dünyanın en hızlı et kesen kasabı... Geçimini kapıcılıkla sağlayan 5 çocuklu ailenin 4’üncü çocuğu olan Cüneyt Asan, 10 yaşındayken yokluğu hücrelerine kadar hissettiğinde çalışmaya karar verdi. Öğretmeni, ilkokul aşkı Gülcan’ın ona giysi yardımı yapmasını istediğinde dünyası başına yıkıldı. Artık kendi ihtiyaçlarını kazandığı parayla karşılamalıydı, yardımlar ona ağır geliyordu. Aynı gün okul çıkışı kendine iş buldu. Kasap çırağı, kaderini çizmişti. Gündüz okula, öğleden sonra kasaba gidiyor, akşamları da sinemada çerez satıyordu. Gece gündüz çalıştı. Ete aşık olmuştu. Yıllar sonra işçi olduğu dükkanı iki ortağıyla beraber satın aldığında, Türkiye’nin en ünlü kasabı ve et restoranının temellerini attığından habersizdi. Sıfırdan başladığı yaşamında, ürününü dünya markası yapmak üzere kolları sıvayan Günaydın Grup Başkanı önümüzdeki yıldan itibaren Avrupa, ABD ve Ortadoğu’da 100 restoran açacak.

-Sizin hikayeniz, başarı öyküsü olarak okullarda okutuluyor. Üniversitelerde konferanslar veriyorsunuz. Nasıl başladınız hayata?

Erzincan’dan göç ederek İstanbul’a geldikten sonra, önce bir gecekonduya yerleştik. Ama 5 çocukla oraya sığmayınca babam bir kapıcı dairesi buldu. O zaman kapıcı dairesi çok önemli. Çünkü fakir bir insan için orası hem iş hem ev demek. İşte ben de o kapıcı dairesinde büyüdüm. Çok hor görüldüm, küçükken yaşadığım birçok olaylar beni kamçıladı. İlkokulda bir kız arkadaşım vardı. İlk aşkımdı Gülcan... Babası zengindi. Bir gün öğretmenimiz arkadaşıma “Bu akşam Cüneyt okul çıkışı size gelsin de annen ölçülerini alsın, ona kışlık elbiseler ayarlasın” dedi. Hiç bozuntuya vermedim, ölçüm alındı. Oradan çıktım, eve gidene kadar ağladım. Yer yarılsın içine gireyim dedim o an... O gün çalışmaya ve kendi ihtiyaçlarımı alacak parayı kazanmaya karar verdim. Evimizin yakınındaki Bostancı Kasapçılar Çarşısı’na girdim. Bahar Kasap’ın sahibi çağırdı beni ve o gün işe başladım. İlk defa cebimde parayla okula gitmiştim. Kendi paramla simit ve gazoz aldım. Çok geçmeden anladım ki ben bu iş için dünyaya gelmişim.

-O zaman neyi hayal ettiniz?

Bir yandan kasapta çalışıyordum. Üzerinde bir sinema vardı, akşamları 5 dakika arada da leblebi çekirdek satıyordum. Çok çalıştım. Gecenin bir saati eve geliyordum. Böyle böyle işi öğrendim. Kasaplık işini çok sevmiştim. O günden bugüne hâlâ durmadan çalışıyorum. Yanında çalıştığım kişi bana ‘askere git gel, dükkanın başına geç’ diyordu. Bu hevesle gittim askere planlar yaptım. Günaydın ismini Günaydın gazetesinden esinlenerek 16 yaşındayken değiştirdim. Bahar Kasap çok sıradandı. Çok çalışmıştım ve hayalim artık gerçek olacaktı. Askerden döndüğümde hayatımdaki ikinci yer yarılsın dibine gireyim duygusunu yaşadım. Patronum, 10 yıldır gece gündüz emek verdiğim dükkanı satacaktı. Dükkanı alacak olan İsmet ve Nimet Yalçın kardeşler görüşmeye geldiklerinde işi bilen kişinin ben olduğumu öğrenince beni çağırttılar ve onlarla ortak oldum.  

-Zincirleşme sürecinde neler oldu?

Bundan 30 yıl önce, Türkiye’de ilk defa Bostancı’da kasabın içinde Amerikan bar açtık. Çok ses getirdi, basına çıktık. Ondan sonra başladı kapıda kuyruklar oluşmaya. Günaydın Et Kasabın ilk açılışını da 1994’te yaptık ve kasapları Steak House konseptine çevirdik, sonra diğerleri geldi. Bugün Köfte-Döner, Kasap-Steak House, Kebap-Restaurant, Günaydın Burger olmak üzere 4 konseptimiz var. 

-Hedef ve projelerinize ilişkin neler söylersiniz?

Toplamda 53 şubemiz, 2 bin 500 çalışanımız var. Biri Bakü’de olmak üzere şubelerimiz Ankara ve İstanbul’da. Bakü’de iki şube daha açacağız. 3 yıldır Ankara’dayız şu an 8 şubeye ulaştık, bu yıl bitmeden bu sayı daha da artacak. Türkiye’de 100 şubeye ulaşacağız. Ortadoğu, Avrupa ve Amerika’ya da markayı taşıyacağız. Bu bölgelerde de toplam 100 şube açmayı planlıyoruz. Bunu 2015’ten itibaren de hayata geçireceğiz. Amacım bir Türk restoran markasını dünyalı yapmak. Burger konseptimizle de ünlü fast food zincirlerine rakip olacağız.

-İlk hedefiniz hangi ülkeler?

Avrupa’da Londra, ABD’de New York, Ortadoğu’da Dubai, Katar, Kuveyt’ten başlayacağız ve Mekke, Medine’ye kadar uzanacağız.

-Piyasada hep sizin öğrencileriniz var..

Benimle dalga geçen herkesi geçtim, bütün olumsuzlukları olumluya çevirdim. Ben bu iş için dünyaya gönderildim diye düşünüyorum. Beni yetiştirenler bile benim hizmetimde çalıştı. Bugün bildiğiniz tüm marka et restoranlarını kuranlar, orada çalışanlar hep benim öğrencim.

-Başarının sırrı ne?

Günde yalnızca 3 saat uyuyorum. 365 gün çalışıyorum. Kim ne derse desin, benim önceliğim her zaman işim. İşime vefasızlık yapamam. Çocukluğumdan beri hiç tatil yapmadım, eve dizlerimin üzerinde sürünerek gittiğim çok oldu yorgunluktan. Hiç yılmadım. Bu iş sayesinde beni dünya tanıyor. Okumadım ama üniversitelerde başarı hikayelerimi anlatmam için davet ediliyorum.Kısacası en önemlisi sonuna kadar inanmak ve çalışmak.

Günaydın’ı henüz satmadık ortaklık görüşmelerimiz sürüyor

Bazı haberler çıktı, Günaydın satıldı diye... Bu doğru değil. Ferit Şahenk, Ali Sabancı, Ortadoğlu ve Katarlı yatırımcılarla görüşme halindeyiz. Henüz aldığımız net bir karar yok ancak bir aya kadar netleşir sanıyorum. Bizimle aynı kafada, vizyonda olanla birleşiriz. Ama kesinlikle büyük oranda bir satış olmayacak, sadece ortaklık düşünürüz. Ortaklığın nedeni de yurt dışına daha güçlü açılmak olacak. Dünya markası olmak istiyoruz, dünyada bir Türk markası yapacağız. Yoksa başka türlü bir ortaklığa ihtiyacımız yok.

Avrupa’nın en iyi çiftliğini kurdu ikincisi yolda

Sadece kendimiz için et üretiyoruz. Türkiye’de kasap ve restorancılık yapan ve kendisi için et üreten tek markayız. Dışarıya satış gerçekleştirmiyoruz. Balıkesir-Gönen’de kendi çiftliğimiz var, bu çiftlik bu yıl Avrupa’nın en iyisi seçildi. En büyük sırrımız o çiftlikte üretilen et ırkı hayvanlar. Yediğiyle, içtiğiyle, oksijeniyle, havasıyla, güneşiyle ona mutlu yaşayacağı bir ortam yaratıyoruz. Mutlu canlı bize mutlu et olarak geri geliyor. Şimdi ikinci çiftlik yatırımını yapmaya hazırlanıyoruz. ‘Dry Age’ dediğimiz sistemi kullanıyoruz. Etleri sıfır derecede Himalaya tuzundan yapmış olduğumuz dolaplarda 28 gün dinlendiriyoruz. Bu tuz ile birlikte dinlendirince etler, daha yumuşak, lezzetli ve aromalı oluyor.