17 Mayıs 2024 Cuma / 10 Zilkade 1445

1980 Kuşağı şiiri mirasyedi mi?

Türk Şiirinde 1980 Kuşağı, yakın dönem şiirine ilişkin çoğu dergi sayfaları arasında kalmış tartışmaları yeniden su yüzüne çıkarıyor. Bâki Asiltürk imzalı incelemede dikkate değer tespitler var.

GÜLCAN TEZCAN/[email protected]4 Mart 2013 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:
1980 Kuşağı şiiri mirasyedi mi?

Darbelerin sosyal ve toplumsal hayata etkileri çokça tartışılır da kültür ve sanat hayatında nasıl izler bıraktığı fazla gündeme gelmez. Bâki Asiltürk’ün kaleme aldığı Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Türk Şiirinde 1980 Kuşağı adlı inceleme 12 Eylül sonrası apolitikleşmeyle suçlanan bir edebi dönemi ele alıyor.

İlk baskısı 1980 Kuşağı Türk Şiirinin Poetikası adıyla yapılan geçen zaman zarfında genişletilmiş olan Türk Şiirinde 1980 Kuşağı adlı çalışma 1980 Kuşağı şairlerinin poetik duruşlarını şiir anlayışlarını tahlil ederken o döneme ait eleştirileri de alt alta sıralıyor. 

“1980 kuşağının belki de en olumlu yanı ideolojik olarak farklı kutuplarda bulunan şairleri bir araya getirebilmesiydi. Bunun sebebi de bu şiirin çoğunlukla dergilerde gelişmiş olması. “Yeni dergiler hem önceki dönemden kopuşun yolunu açmış hem de -paradoks gibi görünecek ama- farklı poetik eğilimlerden ve farklı dünya görüşlerinden şairlerin buluşma yerleri olmuştur.

Politik ayrımlar törpülendi

Belki de bu kuşağın en ilginç özelliği farklılıkların bir arada yaşama fırsatı bulabilmesidir” diyen Asiltürk, bu buluşmayı şöyle örneklendiriyor: “Sözgelimi imgeciliği uç noktalarda savunan bir şairle anlatımcılığın ateşli taraftarı bir başka şair aynı tarihte aynı dergide şiir yayımlatmış, birlikte dergi çıkarmış, şiir kitabını kısa aralıklarla ortak yayınevlerinden beraber çıkarmıştır. 1970’lerden farklı olarak poetik kaygıların politik kaygılara galebe çalması, şiire ilişkin değerlerin politik ayrımları törpülemesi çok yönlü şiirsel estetiğin yolunu açmıştır.”

1980 kuşağına yöneltilen en yaygın eleştirilerden biri ise apolitikleşme. Oysa apolitikleşme sadece şiirde değil o dönem toplumun tüm katmanlarında ve kurumlarda kaçınılmaz olarak karşımıza çıkan bir durumdur. Ancak Roni Margules için bu bir bahane değildir ve alaycı bir ifadeyle eleştirir 1980 kuşağını: “Bu kuşak tüm şiir, dergi ve kitap okuyucularıyla dalga geçen, kendini müthiş zeki zanneden bir yaramaz çocuklar kuşağı olduğu kuşkusuz. Dalga geçen çünkü söyleyecek ciddi hiçbir şeyi olmayan bir kuşak. ”

Edip Cansever, 1980’lerde genç şairlerin şiiri iyi tanımadıkları, şiir tarihini geriye doğru ele almadıkları, şiirde kişilik yaratacak çabalara girmedikleri düşüncesindedir. Turgut Uyar ise genç şairlerin geçmişin mirasını kullanmakla yetindiklerini, onu yenileştiremediklerini ileri sürer.

Şiir buluşlardan ibaret mi?

Atilla İlhan’ın 1980 Kuşağı’na yaklaşımı da hayli olumsuzdur: “1980’li yıllar bana 1950’li yılları hatırlatıyor. Her iki dönemde de sanat üzerinde çok ciddi bir baskı vardı. 50’li yıllarda bu, şiirin İkinci Yeni’ye yozlaşması şeklinde görüldü. İçerik taşıyan şiir ‘tehlikeli’ sayıldığından, şiirden manayı defetmek yenilik diye takdim edildi. 80’li yıllarda da benzer bir durum vardır. Şiir derinlemesine değil, yüzeysel olarak yayılıyor.”

Bâki Asiltürk, Kuşak Kavramı Çerçevesinde 1980’ler, Kuşak Şairlerinin Geleneğe ve Ustalara Bakışı, 1980 Kuşağının Poetik Yönelimleri, Kuşağa Yöneltilen Eleştiriler ve Kuşak İçi Çatışmalar başlıkları altında detaylı bir inceleme sunuyor yakın dönemin şiiri hakkında. Kitapta gelenekçi şairlerin yanı sıra metafizik şiir başlığı altında İhsan Deniz, Lale Müldür, Hüseyin Atlansoy, Ali Günvar, Osman Konuk gibi şairlerin de şiir dili ve poetik anlayışları üzerine geniş değerlendirmelere yer verilmiş.