25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Alacakaranlıkta şiir

“Şiir artık sokakta, meydanda, kuytu köşede, halkın dilinde, her yerde. Şiire mekân tayin edilemez, o alacakaranlıktadır.” Şair Servet Gündoğdu, yeni kitabı ‘Alacakaranlık Düşler’i anlatırken şiirin yurdunu sabit değil, değişken bir zeminde arıyor.

Atiye Gülfer Kaymak22 Mayıs 2014 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Alacakaranlıkta şiir

Kitaplarınıza adını veren iki imge ‘Sürgün’ ve ‘Alacakaranlık’ bir poetikanın tutarlılığını mı mı işaretliyor?

‘İdeolojik kahraman’ olarak şair tipinin bugünkü okur ortamında varlık bulması neredeyse imkânsız. Bugün Türk okuru artık sadece bir şeyi anlamayı değil, anlamı değiştirmeyi de istiyor. Bu da şiirin anlamını yeni baştan düşünmeye zorluyor bizi. Şiirin sadece aristokrasinin ve burjuvazinin dilinde yaşadığı dünyada yaşamıyoruz artık. Şiir artık sokakta, meydanda, kuytu köşede, halkın dilinde, her yerde. Bu da şiirin sürgünlüğünün ne anlama geldiğini söylüyor bize. Şiire mekân tayin edilemez, o alacakaranlıktadır. Şiirin varlığını, mekânsal sınırlar çizen sabit, değişmez kavramlarla değil daha çok zamansallığı, değişimi, etkiselliği ve süreci dikkate alan bir düşünme tarzı içerisinde anlayabiliriz. Alacakaranlıkla sürgün arasındaki ilişki bu anlamda poetik tutarlılık içeriyor.

- Burhanettin Tatar’ın kitabınıza yazdığı mukaddimede kitabınızın, şiir ve ölüm arasındaki özel bir bağlantıyı açığa çıkardığını söylüyor. Ölüm Türk şiirinde yeni bir konu değil. Sizin şiirinizin yeniliği nedir?

Şiirlerimin, dilin bir “üçüncü göz” olarak hayat ve ölümün gizemli birlikteliğinde varolma çabasına benzer biçimde bir etki oluşturması, üzerinde düşünülmesi gereken bir husus. Verili bir dünyayı değil de kendi anlama dünyasını, oyun dünyasını bu üçüncü göz sayesinde fark edebilmek mümkün olabilir. Anlama veya oyun dünyası dediğimiz alan, potansiyel ile aktüelin birbirini sürekli etkilediği, karar verilemez imkân ve çağrışımlardan müteşekkildir. Tam da bu yolda benim şiirlerimde “ölüm” henüz dile gelmemiş olandır, söylenmeyendir. Varsa gerçekten şiirimin bir yeniliği, “henüz dile gelmemiş ölüm” bunlardan biridir.

- Söyleşi yaparken gerçekten de şiiriniz hakkında konuşabildiğinize inanıyor musunuz?

Şiirim hakkında konuşurken kendimi “poetik alacalık” diye adlandırabileceğim bir durumda buluyorum. Şiirim hakkında mı yoksa tümel olarak şiir hakkında mı konuşuyorum, tam olarak kestiremiyorum. Lakin tümel olarak şiir hakkında, yazdığım ve tecrübe ettiğim şiirlerim olmadan düşünemeyeceğime göre şiirim hakkında konuşuyorum demektir. Oysa şiirimi yazarken ve yazdıklarım hakkında düşünürken de tümel şiir olmaksızın düşünemeyeceğime göre tümel olan şiir benim zeminim olmuş oluyor. Şu durumda anlıyorum ki ne salt şiirim hakkında ne de salt tümel olarak şiir hakkında konuşuyorum, “poetik alacalık”ta dolanıp duruyorum...

- Şiiriniz ne tür bir okuru öngörüyor? Şiirinizin dili ile okurun dili birbirini anlayabilecek mi?

Şiirim, şiirimin “şiir olarak” alımlandığı bir okuru öngörüyor. Tanrı çekip gittiğinde şehirden ve kelimelerimizden onu geriye çağırabilecek ve dönünce içine sızabileceği, ikamet edebileceği tek dil vardır: şiirin dili. Evrensel bir aklı açığa vuran “tutarlı söylem”den farklı olarak alacakaranlığın dili... Levinas’ın da değindiği gibi akıl gündüzün düzenine aittir, şiirse alacakaranlığın düzenine. Alacakaranlık, şairini dahi kendi şiiri üzerinde bir güçten mahrum bırakır. Bu nedenle şair henüz kimsenin konuşmadığı bir dile aittir. Karşılıklı anlama karşılıklı çaba ve ilgi ile mümkündür.

Servet Gündoğdu

İlk şiirleri Varlık ve Türk Edebiyatı dergilerinde yayımlandı. Şiirleriyle beraber makaleleri, kitap eleştirisi ve söyleşileri Varlık, Türk Edebiyatı, Granada, The Human ve Hece dergilerinde yayımlanmaya devam ediyor. İlk kitabına da adını veren “Sürgündeki Şiir” isimli şiir dosyası 2012 Homeros Jüri Özel Ödülü’nü kazandı. Yeni kitabı ‘Alacakaranlık Düşleri’ ise 2013 Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri şiir dalında dikkate değer’ bulundu.