27 Nisan 2024 Cumartesi / 19 Sevval 1445

Altın Koza’da ‘sessiz’ kapanış

Nesimi Yetik’in ‘Toz Ruhu’ bu yılki Altın Koza’da En İyi Film seçilmişken, Adana’da neler konuşuldu, neler söylendi; biraz da festivalin perde gerisine ve ödül gecesi ahenksizliğine bakmakta fayda var.

Bedir Acar22 Eylül 2014 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:
Altın Koza’da  ‘sessiz’ kapanış

Önce büyük fotoğrafa bakalım; Adana Altın Koza Film Festivali, Antalya ile birlikte ülkemizin en köklü film festivallerinden biri. Organizasyonun büyüklüğüyle, konuklarıyla, yarışma bölümleriyle devasa bir etkinlik. Bir festivali daha başından sonuna affedilemez aksamalar yaşanmadan tamamlayan festival ekibini kutlamak icap eder. Ancak; kapanış töreninden başlamak gerekirse, şunu söyleyebiliriz: Adana Film Festivali önceki gece kapanamadı! Daha doğrusu salondaki içler acısı ses sistemi, töreni gölgeledi. Sahneye çıkanların, ödül alanların ne dediğini anlamak için Midas’ın kulaklarına sahip olmak gerekti.

O sahneyi kurmak için günlerce uğraşan ses ekibine ne demeli! İkincisi, sunucu seçiminde festivalin daha titiz ve profesyonel davranması gereği apaçık ortada. Çukurova Üniversitesi Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen kapanış töreninin sunuculuğunu Şebnem Dönmez ile Mehmet Aslan ‘yaptı’ demek yerine, ‘yapamadı’ demek daha doğru olur. Hadi Şebnem Dönmez’e geçer not verelim ama Mehmet Aslan zorla sahneye çıkartılmış edasıyla ortada kaldı bütün gece. İki cümlelik ‘hoş geldiniz’ konuşmasını bile kağıttan okuyan sunucuların salonu gerim gerim gerdiğini söylemeye gerek bile yok.

Elbette bütün bir festivali, ödül töreninde yaşanan bu amatörlük üzerinden eleştirmek düşünülemez. Bununla beraber festivalde yarışan filmlerden genel olarak, eleştirmenlerin memnun kalmadığı kanaatine vardım. Görüştüğüm sinema yazarları, filmlerden aktardıkları izlenimler şunu söylüyordu: Bu sene Adana’da yarışan filmlerin kayda değer yapımlar olduğunu söylemek güç! Sonuçta jüri üyeleri filmleri izlediler ve değerlendirdiler. Ortaya hemen her filme bir iki ödülün düştüğü fotoğraf çıktı. Bir anlamda herkese mavi boncuk...

Ulusal Uzun Metraj Film yarışmasında En İyi Film Ödülü’ne yönetmenliğini Nesimi Yetik’in yaptığı Toz Ruhu filmi layık görüldü. Nesimi Yetik, kısa filmleriyle tanınan bir yönetmendi. O da ‘kısa’dan ‘uzun’a yol alanlardan oldu.

Deniz ve balık kokusu

İlginçtir Altın Koza bu yıl adeta deniz ve balık kokulu bir festival oldu. Tesadüf eseri, içinden deniz ve balık geçen üç film vardı yarışmada. Derviş Zaim’in çevre sorunlarına duyarlılıkla dikkat çeken ve En İyi Senaryo Ödülü alan filminin adı Balık’tı. En İyi Yönetmen Ödülü (Nisan Dağ) dahil altı dalda ödül kazanan filmin adı ise Deniz Seviyesi oldu. Ertan Velimatti Alagöz’ün yönettiği İçimdeki Balık da yine içinden deniz ve balık geçen bir başka yarışma filmi oldu.

SİYAD (Sinema Yazarları Derneği) ödülü ile festivalin halk ödülü aynı filme, Onur Aydın’ın Yağmur-Kıyamet Çiçeği’ne gitti. Lakin ilginç bir biçimde bu filme ‘olur’ verenlerle sinemasal açıdan ‘sınıfta bırakanların’ ikiye ayrıldığını gördüm. Dernek üyesi kimi eleştirmenler bile SİYAD’ın bu filme ödül vermesini eleştirdi. Filme yapılan temel itirazların başında ise filmin pek çok konuya eğilip hiç birini hakkıyla işleyememesi gösterildi. Her festivalde olur böyle şeyler. Sonuçta 10 farklı jüriden 10 farklı kararlar çıkabilir. Bu kararları eleştirenler de... Lakin, festivallerin bir anlamda vitrini olan, şu açılış ve kapanış törenlerinin artık öğrenilmesi, daha profesyonel bir sunumla hazırlanması gerekir. Bu yılki Altın Koza bunu bir kez daha ispatladı. Sırada Antalya ve Malatya Film Festivalleri var. Sinemamızın 100. yılında yeni sezonun da bereketi bol olsun.

Firak’a seyircinin ‘garip’ tepkisi 
 
Altın Koza Film Festivali’nde 18 Eylül akşamı ilginç bir ‘seyirci krizi’ yaşandı. Festivalde yarışan; Halil Özer’in yönettiği Firak filminin gösteriminden sonra seyirci ile yönetmen Özer arasında “Recep Tayyip Erdoğan” tartışması çıktı. Tartışmanın sebebi ise, çekimlerin yapıldığı ilçenin tepeden gösterildiği bir karede o bölgede bulunan “Recep Tayyip Erdoğan Stadyumu”nun da görünmesiydi. Seyirci bunu reklam olarak algıladı ve yönetmene tepki gösterdi. Yönetmen Halil Özer ve yapımcı Esma Karaca gösterilen tepki karşısında kısa süreli bir şaşkınlık yaşadı. Seyirci ancak, Özer’in, “Recep Tayyip Erdoğan aleyhinde” sözleri ile rahatladı. Bu olay akla elbette ‘seyirci politizasyonunun’ vardığı noktayı ve buna bağlı olarak oluşan ‘seyirci baskısı’nı getiriyor. Bu tür çıkışlarda festivallerde gördüğümüz ‘ödül alan sanatçı nutukları’nın da etkili olduğu söylenebilir. Sonuçta, bağzı festival izleyicileri ikincil anlamlar ile ilgilenmeksizin sanat yapıtlarına ‘politik sınırlar’ çizmek istiyor.