20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

Bir zamanlar Afrika’da

“Bizim Afrika’yla ilişkilerimiz almak üzerine değil vermek üzerine olmuş. Bunu Afrikalı görüyor” diyen yönetmen Gökhan Yorgancıgil, Afrika ve Osmanlı Belgeseli ile yazılmayan Afrika tarihine dikkat çekiyor.

GÜLCAN TEZCAN30 Ocak 2014 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Bir zamanlar Afrika’da

Afrika uzun yıllardır, yardım kuruluşlarının faaliyetleriyle ve sıcak çatışmaların yaşandığı coğrafya olarak gündemimize geliyor. Öte yandan Türkiye’nin Afrika’ya yönelik yeni politikası, uzun yıllar ihmal edilen kardeşlik bağlarının yeniden kurulması için büyük önem taşıyor. Bu coğrafya ile ilgili algımızın batı bakış açısıyla şekillenmesinden rahatsızlık duyan isimlerden yönetmen Gökhan Yorgancıgil, ‘Afrika ve Osmanlı Belgeseli’ne imza attı. Geçen günlerde galası yapılan belgesel Osmanlı Devleti’nin Afrika kıtasındaki en uç temasları ve bu coğrafyadaki yaklaşımının ne şekilde olduğunun cevabını arıyor. Pek çok Osmanlı ve Afrika tarihçisinin danışmanlığında hazırlanan belgeseli Gökhan Yorgancıgil’e sorduk.

- Osmanlı ile Afrika arasında nasıl bir bağ var?

Halife İstanbul’da yaşıyor dolayısıyla Afrika’nın neresinde bir Müslüman nüfus varsa İstanbul’la bir bağlantısı oluyor. Tabi Afrika ve Osmanlı deyince İslam en önde gelen konulardan. Ama biz sadece hilafet ve İslam ekseninde değil aynı zamanda insan hikâyeleri ekseninde de bir çalışma yaptık. Bu bir tarih belgeseli ağırlıklı olarak. Sahra altı dediğimiz, Afrika’nın en uç, gidilmesi en zor yerlerindeki Osmanlı etkilerini belgeler ışığında ele almaya çalıştık.

- Belgeseli hazırlarken nasıl bir yol izlediniz?

Çıkış noktamız Osmanlı kaynaklarıydı. Osmanlı elçilerinin İstanbulla yaptığı yazışmalar var elimizde. Güney Afrika’ya gönderilen Ebubekir Efendi’nin yardımcısının günlükleri çok önemli. Bu konuda çalışan çok fazla akademisyen ve uzman var, onlardan görüş aldık. Dünya çapında tanınan Afrikalı akademisyen Ali Mazuri bizim belgeselimizde konuştu, görüş bildirdi.

- Belgesel Türkiye’de bir şekilde seyirci ile buluşacak. Peki Afrika’da gösterimi sözkonusu olacak mı?

İngilizce, Fransızca, Arapça ve Türkçe düşünüyoruz belgeseli. Ana dili İngilizce belgeselin. Röportajlar ve görüşmeler Afrika’da İngilizce ve Fransızca konuşan ülkelerde yapıldı. Galamıza çok sayıda Afrika büyükelçisi geldi. Bizi Afrika’ya davet ediyorlar özel gösterimler için.

BİR AFRİKA   UZMANIMIZ BİLE YOK

YORGANCIGİL: Asıl mesele sömürgeci güçlerin Afrika’ya gelip Afrika tarihini kendi bildikleri gibi yazmaları. Sömürgeciler gelmeden 200-300 yıl önce Osmanlı Afrika’ya adımını atmıştı. Sömürgeciler geldiğinde Afrika’da yaklaşık 10 milyon kilometrekare Osmanlı toprağıydı. Ne batılı kaynaklarda ne Afrika kaynaklarında (Ki Afrika’da geçmişe ait yazılı kaynak bulmak çok zor) ne de bizim kaynaklarımızda Osmanlı ve Afrika’nın ortak tarihine ilişkin ciddi bir çalışma yok. Halbuki Osmanlı’nın Afrika’da 400 yıllık bir varlığı var. Akademik anlamda çok ilgisiz kalmışız bu konuya. Türkiye’de Afrika uzmanı olan bir tane profesör var. O da Çad büyükelçisi oldu.

OSMANLI:  ALAN EL DEĞİL VEREN EL

YORGANCIGİL: Bizim gayemiz bu. Biz öyle bir çalışma yapalım ki hem akademisyenlerin, hem sinemacıların hem de popüler algının ilgisini Afrika’ya çekelim. Belgeselimiz altı bölüm halinde televizyonda gösterilecek. araştırmalarımızdan ortaya şöyle bir sonuç çıktı: Bizim Afrika’yla ilişkilerimiz sömürgecilik bağlamında olmamış hiçbir zaman. Bugün de değil. Bizim ilişkilerimiz Afrika’yla almak üzerine değil Afrika’ya vermek üzerine olmuş. Afrika’nın neresine gidersek gidelim Türkiye Cumhuriyeti veya Osmanlı dediğimizde hiçbir negatif bir algıyla karşılaşmadık. Avrupalının böyle bir şansı yok.