2 Mayıs 2024 Perşembe / 24 Sevval 1445

Gelin tanış olalım

Avrupa’da Türk deyince, daha düne kadar, akla ilk gelen ‘işçi Türk’ imajıydı. Bugün bir adım ilerideyiz belki ama Yunus Emre Enstitüsü’nün hedefi daha da büyük: ‘Gelin tanış olalım’ diyerek dili, kültürü ve sanatıyla Türkiye’yi dünyaya anlatmak.

Bedir Acar2 Eylül 2014 Salı 07:00 - Güncelleme:
Gelin tanış olalım

Avrupa’da yakın zamanlara kadar iki çeşit Türk imajı vardı. Birincisi, tarihsel kökenlere dayalı ‘Düşman Türk’, ikincisi, özellikle 1960’lardan itibaren emekçi göçü ile temellenen ‘İşçi Türk’ imajı. Almanya örneğinde olduğu gibi... Ancak bu fotoğraf, ne gerçek anlamda Türkiye’yi temsil ediyor ne de Türkiye böylesi negatif bir imajı hak ediyor. O halde ne yapmalı?

Uzun yıllardır, dünyanın farklı ülkelerinde, farklı şehirlerinde İngiliz dilini ve kültürünü başarılı bir biçimde dünyaya yaymaya çalışan British Counsil gibi, Almanya için çalışan Goethe Enstitüsü, İspanya için çalışan Cervantes Enstitüsü gibi kurumlar oluşturarak dünyaya açılmanın kültürel temellerini atmalı. İşte çok isabetli bir kararla kuruluşu 2007 yılında gerçekleşen Yunus Enstitüsü bunun için var. Vakfın isminden dolayı, kamuoyunda hala bu Enstitüyü ‘Yunus Emre ile ilgili araştırmalar yapan bir vakıf’ zannedenler olsa da Yunus Emre Enstitisü’nün çok daha geniş ve uluslar arası çapta bir vizyonu var. Enstitü’nün her yıl gerçekleştirdiği ‘Türkçe Yaz Okulları’ programının finali dolayısıyla gazetecilerle bir araya gelen Enstitü başkanı Hayati Develi, Türkçe’nin ve Türkiye’nin yurt dışında temsil edilmesine ilişkin güzel haberler verdi.

29 ülkede Yunus Emre var

29 ülkede 38 Türk Kültür Merkezi ile hizmet veren Enstitü, Türk kültürünün, dilinin, tarihinin ve edebiyatının daha iyi tanıtılması ve öğretilmesi için çalışmalar yapıyor.

Bu yıl 5’incisi düzenlenen “Türkçe Yaz Okulu” Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ve Yunus Emre Enstitüsü işbirliğiyle 72 farklı ülkeden 315 öğrencinin katılımıyla gerçekleşmiş. Yani farklı ülkelerden Türkçe öğrenen 315 öğrenci, ülkemizi ve kültürümüzü tanıma fırsatı bulmuş. Bu, elbette meyvaları ileride alınacak bir yatırım ülkemiz adına.

Kültür endüstrisi gelişiyor

Yaz okulu öğrencileri Aydın, Bursa, Samsun, Trabzon, Bolu, Edirne, Kayseri, Eskişehir, Gaziantep, Konya, Sakarya, Nevşehir ve Pamukkale olmak üzere Türkiye’nin 13 farklı iline dağılıp Türkçe Öğretim Merkezlerinde 5 hafta süreyle Türkçe eğitimi alarak, yöre insanıyla kaynaşmışlar. Yunus’un dediği, ‘Gelin tanış olalım’ cümlesinin en güzel örneği bu program.

Kültür Endüstrisi ülkemiz için yeni bir alan. Kültürel değerlerimizi tanıtma ve satma alanında profesyonel ekipler yeni yeni yetişiyor. 2014 yılı bütçesi 42 milyon TL olan Yunus Emre Enstitüsü, iş dünyasının desteğini de alabilirse şayet, adımlar daha da hızlanabilir.

Belki sadece bir espridir ama gerçeğe de çok uzak olmasa gerek. Almanya dışında yaşayan bir Alman’a sormuşlar: ‘Almanya’nın en çok nesini özledin’ diye. Alman cevap vermiş: ‘Dönerini...’ Evet Türkiye, dönerini, ayranını, yoğurdunu dünyaya kabul ettirmiş ama artık ülke olarak daha fazlasını hak ediyoruz uzun zamandır.

Türkiye’nin Osmanlı’dan beri gelen büyük devlet birikimi ve son yıllarda ivme kazanan ekonomik ve siyasal gücü buna imkan tanıyor. Yalnızca dönerimizle değil bilim adamlarımızla, kültür adamlarımızla da uluslar arası görünürlülüğümüzü artırmanın yollarını aramalıyız.

Türkoloji bölümü bulunan yabancı üniversitelere eğitmen desteği de veren Yunus Emre Enstitüsü gibi kurumların varlığı işte bu nedenle çok önemli...