4 Mayıs 2024 Cumartesi / 26 Sevval 1445

' Pınar Kür Akademisyen Değil Ruh Hastası '

Gazeteci-Yazar Veysel Sevinç kaleme aldığı son yazısında akademisyen-yazar Pınar Kür'e ateş püskürdü. Enver Aysever'in hazırlayıp sunduğu Aykırı Sorular programında başörtülü kızlara Playboy kızları benzetmesinde bulunan Kür'ün ruh hastası olduğunu savunan Sevinç, köşe yazısından Kür'e yüklendi...

İZMİR/STAR15 Nisan 2014 Salı 07:00 - Güncelleme:
' Pınar Kür Akademisyen Değil Ruh Hastası '
İşte o yazı:

Ülke gündeminin söylemler üzerine inşa edildiği günümüzde, yerle yeksan olmuş düşüncelerin prim yapmaya çalıştığı örnekleri de sık sık yaşıyoruz.

Hafta başında akıl tutulması yaşarcasına açıklamalarda bulunarak, gerek ideoloji sapmasının en büyük örneğini gösteren gerekse nefret suçu niteliğinde söylemiyle tepki toplayan bir yazara şahit olmuştuk.Akademisyen bozması deyiminin üzerinde çok şık durduğu sn. Pınar Kür'e...

Enver Aysever'in hazırlayıp sunduğu Aykırı Sorular'da gündeme dair önemli açıklamalarda bulunan Kür, başörtülü kızlara Playboy kızları benzetmesi yapmış,' İkisi de kendisini nesne olarak sunuyor, özne olarak sunmuyor. Biri diyor ki, ben gencim güzelim, şöyle bacaklarım var, böyle göğüslerim var, göstereceğim diyor. Erkekleri böyle tavlayacağım diyor. Başını örten de, o da adamları azdırmamak için kapatıyor. İnançta böyle bir şey yok. Dindar bir ailede büyüdüm. Teyzem nenem namaz kılan insanlardı" şeklinde konuşmuştu.

Akıl israfının eğitimle önlenemeyeceğinin bir örneği olan Kür'ün bu benzetmesi her ne kadar nefret uyandırsa da, Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un tarihi bir özeleştiride bulunması her şeyden önce inançlara saygılı bireyler olarak yüreğimize su serpti.

Başbuğ'un "Şehidimizin başı örtülü annesinin elini öpüyoruz ama törene almıyoruz" şeklindeki özeleştirisinin fazlasıyla önemsenmeye değer olduğunu düşünüyorum.

Başbuğ'un bu özeleştirisi önemsenmeye değer çünkü; Cumhuriyet tarihi boyunca özellikle askeri erkan tarafından hor görülmüş, hor görülmüş olmasına rağmen canını, tek varını asker ocağına teslim etmenin bir resmidir bu özeleştiri...Bu resim; bir kesimin en lüks şekilde beslendiği bir yerde, yer yer bilinçli operasyonlara bile göz yumulan bir yerde, binlerce evladını vatana hediye etmişlerin resmidir. Ve sadece inancından dolayı takmış olduğu başörtüsünden dolayı bir çok annenin yemin törenlerinde tel örgüler arkasından evladını izlemeye itilmesi de; yıllarca uygulanmış olan ciddi bir samimiyetsizliğin göstergesidir. Nitekim İlker paşa da özeleştiri yaparak bunu erdemli bir şekilde dile getirmiş...

Talihsiz açıklamasından, kavram kargaşası yaşadığı da çok net görülen Kür, aynı zamanda bir nefretin de dışavurumunu sergilemiş...Hem de haddini fazlasıyla aşarak...

Ne demek şimdi başını örten insanlara 'adamları azdırmamak için kapatıyor' yaftasını yapıştırmak?

Kendi beynini sarmış örümcek ağını, bir kesime teoricesine mal etmek; hangi bilimsel çalışmanın ürünü?

Bu tür akıldan ve fikirden yoksun açıklamaların toplumu kutuplaştırmaktan öteye ne faydası vardır?

Aynı zamanda bu varsayım ' liseli de okuyor, doçentte okuyor, öyleyse doçent olan liseli, liseli olan da doçenttir ' demekten başka nedir?

Saçmalama özgürlüğüne bile saygı duyan biri olarak, bu denli saçmalayanı da açıkçası anlamakta güçlük çekiyorum.

Ve herhangi bir başörtülü vatandaşımız adına şimdi sormak istiyorum:
Kimsin sen Pınar Kür?

Akademisyen mi?
Ruh hastası mı?
Provokatör mü?

Sözün özü: 1969 yılında 'önyargı yasaları ' olarakta bilinen ve ABD'de başlayan nefret suçu kavramı, sonrasında 1980'lerde bir suç olarak kabul edilmiş ve Avrupalı ülkelere de yayılmıştı...Öyle görünüyor ki bu kavram; Pınar Kür gibi akademisyen bozuntuları sayesinde ülkemizde de fazlasıyla karşılık bulacak.

NOT: Ben de saçmalama özgürlüğümü kullanıyor, Pınar Kür'ün soyadını manikür ve pedikür'ün son hecesinden alıp Merkür'e seyahat amaçlı kullanılacağını düşünüyorum ! (Ne kadar anlamsız değil mi? )