23 Nisan 2024 Salı / 15 Sevval 1445

Gülay Göktürk: AB'nin bu yaptığı küstahlıktır, haddini bilmezliktir!

Gülay Göktürk, AB yetkililerin yaptığı açıklamalara ilişkin 'haddini bilmezlik ve küstahlık' ifadeleriyle tepki gösterdi.

19 Aralık 2014 Cuma 07:00 - Güncelleme:
24 TV'de Ali Bayramoğlu'nun moderatörlüğünde 'Yeni Türkiye' programında Gülay Göktürk ve Ahmet Taşgetiren ile gündemdeki konular değerlendirildi.
 
Gülay Göktürk, 14 Aralık operasyonuna eleştiri yapan Avrupalı yetkilelere sert çıkış yaptı. AB'nin tepkilerini değerlendiren Göktürk, bu açıklamalarla 77 milyona saygısızlık yapıldığını, küstahlık yapıldığını ifade etti. Bunca yıl ciddiye aldığmız bir kurum olan AB'nin açıklamasına haddini bilmezlik şeklinde yorumlayan Göktürk, artık bizim "imajını düzelt" dememiz gerektiğini söyledi. 
 
AB YETKİLİLERİ DAHA NE OLDUĞUNU ÖĞRENMEDEN İLK GÜN AÇIKLAMA YAPIYOR
 
Gülay Göktürk, soruşturmanın yapıldığı ilk günden Avrupalı yetkililerin, soruşturmanın konusunu bile doğru dürüst öğrenmeden tepki göstermelerini sert bir şekilde eleştirdi. Göktürk konuşmasında şunlara yer verdi:
 
“Bir ülkede, bir konuda, bir soruşturma açılıyor; daha soruşturma aşamasında ve bir Pazar günü Avrupa Birliği’nden bir takım yetkililer, siyasetçiler daha soruşturmanın konusunu bile doğru dürüst öğrenemeden, ne olduğunu öğrenemeden “bu soruşturma özgürlüğe bir darbedir ve gazeteciler serbest bırakılsın” diye açıklama yapıyorlar. Şimdi biz burada İtalya’da başlayan soruşturma hakkında ikinci günü böyle bir açıklama yapmayı aklımızın ucuna getirir miyiz?”
 
AB’NİN YAPTIĞI; HADDİNİ BİLMEZLİK VE KÜSTAHLIK
 
Bunca yıldır ciddiye aldığımız, herkese hukukun üstünlüğünü ders veren AB’nin yaptığı açıklamalarla 77 milyona saygısızlık yaptığını belirten Gülay Göktürk şunları söyledi:
 
“Avrupa dediğiniz şey hukuk devletinin, hukukun üstünlüğünün her gün, herkese ders verdikleri konuda bu insanlar, bu ağır oturaklı yapı, AB dediğimiz bunca yıl ciddiye aldığımız yapının temsilcileri bunu nasıl yaparlar? Ben bunu açıkça saygısızlık olarak görüyorum. 77 milyona saygısızlık olarak görüyorum. Haddini bilmezlik ve küstahlık olarak görüyorum. Ve benim bu duygunun toplumun büyük çoğunluğu tarafından da paylaşıldığı kanaatindeyim. Bu kadar haksız bir zeminde olunamaz.”
 
ÜÇ KİŞİ GİDİYOR, KULAĞINA BİR ŞEYLER FISILDIYOR
 
AB yetkilisinin dolduruluşa gelip yaptığı açıklamaları “ciddiyetsizlik” olarak yorumlayan Göktürk, gözaltı ile tutuklamayı karıştırdığını söyledi.
 
“Ne oluyor? Orada üç kişi gidiyor, kulağına bir şeyler fısıldıyor, “işte Türkiye’de zaten gazeteci hapishanesi haline gelmişti, işte şimdi de şunu aldılar, bunu aldılar. Hepsi tutuklandı diye de veriyor ayrıca. Ondan bile haberi yok. AB yetkilisi yaptığı açıklamada gözaltı ile tutuklamayı da karıştırıyor. Ve oradaki 3 tane kara adamın, kara propagandasının etkisiyle dolduruluşa gelip art arda açıklama yapıyorlar. Bu bir kere ciddiyetsiz bir şeydir. Ve bu ciddiyetsizlik karşısında ben hakikaten bizim toplum olarak hala “eyvah imajımız sarsıldı” düşünmemizi doğru bulmuyorum.”
 
Hukuki bir soruşturmayı da imajımız için kafa yorarken, Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi anlamadığını ve anlamak için gayret göstermediğini belirten Göktürk şunları söyledi:
 
“Şunu görmemiz lazım; Avrupa çok zamandır, bu ilk olay değil, epey bir zamandır raporlarıyla, o “gazeteciler hapishanesi” vs. söylemleriyle Türkiye’yi anlamadığını, bizi anlamak için, bu ülkede olup bitenleri anlamak için bir gayret göstermediğini ortaya koydu. Böyle bir gayret yok. Biz hala imajımızın derdinde son derece yapılması gereken hukuki bir soruşturmayı bile “acaba öyle mi yapsaydık, şöyle yapsaydık belki daha iyi olurdu” iyi niyetli kafa yoruyorken karşıdan ben bir anlama gayreti görmüyorum.”
 
BİR TAKIM KLİŞELER, REÇETELERLE DÜŞÜNMEYE ALIŞTILAR
 
Avrupalı bir kısım entelektüel ve aydın kesimin bir takım klişelerle, reçetelerle düşünmeye alışık olduğunu, o reçeteye uyanlar ve uymayanlar şeklinde ayırdığını, taassuba kaçtıklarını belirten Göktürk konuşmasını şöyle sürdürdü:
 
“Bunun bir sebebi politik olabilir, başka sebebi de var ki (Avrupa’daki siyaset sınıfı veya tabi ki bir takım entelektüelleri bir kenara ayırarak) genel olarak entelektüel kesim, aydın kesimler çok fazla bir takım klişelerle, bir takım reçetelerle düşünmeye alışmışlar. Gazeteci tutuklanırsa o ülke diktatörlüktür. Vicdani ret yoksa şudur. Böyle olursa böyle. Ellerinde bir reçete, bir liste var; ona uyanlar, uymayan. Yani buna politikada correctness takıntısı mı dersiniz. Burada basbayağı mutaassıba kaçtıkları görülüyor. Resmen taassuba giriyorlar. Anlama gayreti ufuklarını daraltıyorlar, anlamıyorlar. Oysa burada özgün bir şeyler oluyor. Yani sizin kitaplarınızda yazmayan, sizin henüz sosyologlarınızın incelemediği, siyaset bilimcilerinizin anlamadığı bir şeyler oluyor bu ülkede. Sizin ilericilik, gericilik yelpazenize de uymuyor. O bir düz çizgiye de uymuyor.”
 
NEDEN TÜRKİYE’DE BİR AY KALIP YAZILANLARA BAKILMIYOR? 
 
“Basın özgürlüğü yok” diyenlerin sorumsuz olduğunu belirten Göktürk; “neden hala (ben bunu aydın sorumsuzluğu olarak görüyorum) “bu ülkede basın özgürlüğü yok edildi” lafını kullanabiliyorlar, gelip bir Türkiye’ye bir ay kalıp televizyonlarda neler tartışılabiliyor, mizah dergilerinde, köşe yazılarında neler yazılabiliyor görmüyorlar, bakmıyorlar” dedi.
 
 
AB KAYBEDİYOR
 
“Bütün bunların Türkiye kamuoyunda kötü etki yaptığını düşünüyorum. Öyle bir kötü etki yapıyor ki bu yüzden AB bizim için çıkar özelliğini kaybediyor. Çünkü siz ancak kıymet verdiğiniz, değer verdiğiniz bir kurumun koyduğu standartlara uymaya çalışırsınız, tepkiler olduğu zaman bu ortadan kalkıyor.”
 
ARTIK AB’YE “İMAJINI DÜZELT” DEMEMİZ LAZIM
 
“Şunu da doğrusu hazmedemiyorum; burada AB demeyeceğim de daha ziyade Batı diyeceğim. Bizim imajımızın bozulması, “ay imajımızı düzeltelim” gayreti içinde olmak yerine, bence artık AB’ye “imajını düzelt” dememiz gereken zaman geldi. Batı’nın imajı dökülüyor. Suriye’de dökülüyor, Irak’ta dökülüyor, burnunun dibindeki Kosova’da döküldü, Gazze’de dökülüyor, Guantanama orada hala duruyor, Suriye’de işkence fotoğrafları yayınlanıyor “kırmızı çizgimiz” diyenler bir şey yapmıyor.
 
“Siz hangi imajdan bahsediyorsunuz” demek lazım. Bizim burada artık daha özgüvenli bir biçimde; “sen bizimle ilişki kuracaksan bir kere bu küstahlığı bırak” dememiz lazım. Biz hakikaten hala parçası olmalıyız ama bu parmak sallamayı kabul etmemiz lazım. Bunun da milliyetçilikle alakası yok. Ben zaten milliyetçi bir insan da değilim.”