Geçtiğimiz akşam Şule Yüksel Kız Öğrenci Yurdu’nun düzenlediği gecedeydik. 200 öğrencisi var yüksek tahsil kız talebe yurdunun. Yurtdışından gelen talebeleri, Anadolu’nun dört yanından bir harf uğruna çıkıp gelmiş kızları, şehit yetimleriyle unutulmaz bir gece yaşattılar. Onur konuğumuz yazar Şule Yüksel Şenler’di. Kız yurdu, ismini aldıkları büyükannelerine kavuşmanın heyecanını yaşıyordu, öncüleri, yol açıcıları Şule Yüksel’i sevinçle karşıladılar... Yazar Demet Tezcan’ın kolunda girdi yurdun kapısından Şule Hanım... İslam davasına adanmış nesiller yan yanaydı...
Şule Hanım 1938 doğumlu, Demet’le ben onun evladı yaşındayız, öğrenci yurdundaki kızlarsa bizim çocuklarımızın yaşlarında, yani üç nesillik bir zaman köprüsüydü bu akşam... Nice zorluklarla gelinmişti bugünlere. Ezanların yasaklandığı, kitapların yakıldığı, Ayasofya’ların kilitlendiği günlerden, başörtülü kızların yerlerde sürüklendiği vakitlerden, Merve Kavakçı’nın önce Meclis’ten ardından vatandaşlıktan atıldığı zamanlardan, hasılı, yaklaşık elli yıllık kapkaranlık bir tünelden geçip gelmiştik bu geceye... Konuğu olduğumuz genç üniversitelilerin yüzleriyse ışıl ışıl parlıyordu, bakışlarındaki kararlılık, özgüven, öğrenme aşkı, emin olun çektiğimiz onca mihneti onca çileyi uçuruveriyordu sırtlarımızdan... Ağır seferlerden nice hasarlarla ama Allah’ın yardımıyla sağsalim çıkabilmiş gemilerin limanındaydık. Şule Hanım’ın kollarına girip birer kanat olup onu uçuruveriyordu gerçi gençler, yorgun olmasına rağmen yine de hitap etti bizlere, dallarında meyve yüklü bir hayat ağacını dinler gibi, etrafını sarmıştı üniversiteliler... “Sizler benim hayalimdiniz, gerçek oldunuz” derken, tabir edilmiş bir rüyayı anlatıyordu sanki Şule Hanım... TÜRGEV Genel Müdür Yardımcımız Fatma Taş’la uçak, tren, minibüs ne bulursak atlayıp gittiğimiz Anadolu’nun ışıkları yüreğimizde, revirlerinde birkaç saat uykuyla dolandığımız kız yurtları aklımızda... Demet Tezcan’ın ayağının tozuyla geldiği uzak ülke Patani kalbimizde... Menisküs yırtılmasıyla sürüklemeye çalıştığım adımlarım üzerinde: “Allah’a bin şükür ki bu güzel ve idealist insanların arasında olmayı nasip etmiş Rab!” dedim... “Her şey kötü gitmiyor be hayatta!” dedim bunca kahır, bunca çileye rağmen, iyilik var bu hayatta, iyi insanlar hep var! Onurundan ve cesaretinden, inancı ve metanetinden kaybetmeyenler var iyi ki, onlara bakınca, değer diyor insan, değer insanlığa...
İHH Patani’de kurduğu yetimhanede, ümmetin kimsesizlerine uzanacak elleri buluştururken, Şule Yüksel Hanım da katılmış bu seferberliğe. Lakin yetimhanenin açılışına iştirak edememiş. Demet Tezcan, Semanur Sönmez ve Şule Hanımın yoldaşı Aişe ile düşmüşler Patani yollarına. “Çok istedim ancak sağlığım elvermediğinden gidemedim, ama bana sürpriz yaparak Patani’deki yetim çocuklarımızı getirmezler mi bana, kapı çalınca bir de ne göreyim, evin içi çocuklarımızın sesleriyle doldu taştı” diye anlatıyor Şule Hanım devamını... Şule Hanım’ın dünyaya getirdiği çocuğu yok belki, ama onun dünyaya getirdiği bir dolu çocuk var, İstanbul’dan Patani’ye kadar, nice evlada analık etmiş bir kadın olarak, Hz.Asiye’nin şefaati parlıyor alnında...
Tek başına bile olsa bir kadının neler yapabileceği, neleri değiştirebileceği, nesillerin akışını nasıl yönlendirebileceği konusunda çok önemli bir örnektir Şule Yüksel. Bugün Mısır’daki pervasız zulme Rabia Caddesi’nde karşı duran gençler, hangi ana caddeden alıyorlarsa ilhamlarını... Çığır açan bir isim olarak “Şule” de, bu ülkenin ilham veren ana caddelerindendir. Onda zamanı kuran kadınlardan, Hz. Meryem’lerden, Hz. Hatice’lerden bir pay, bir veraset, bir ilham vardır...
Son sözümü bugünlerde bizleri hedef alan bazı “türbansız ve erkek” gazetecilere söylüyorum: Müslüman, onuruna düşkün ve ehli kıble kadınlarla uğraşmayın! Güya muhafazakar medyada yazmak da kurtaramaz sizi. Çarpılırsınız! Bizler hayatı sizler gibi yaşamıyoruz. Herkes işine baksın, ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz!