8 Mayıs 2024 Çarşamba / 1 Zilkade 1445

Bülent Arınç'tan dersaneler açıklaması

Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu sonrası, dershanelerle ilgili beklenen açıklamayı yaptı.

stargazete.com2 Aralık 2013 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:
Bülent Arınç'tan dersaneler açıklaması
Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç Bakanlar Kurulu sonrası açıklama yaptı.

Arınç, dersheneler konusunda Ocak ayı tarihini verirken, bazı medya organlarının yaptığı yayınlara da sitem etti.

İŞTE ARINÇ'IN AÇIKAMALARI:

15 gün evvel Bakanlar Kurulu toplantısından sonra, sizlere konu üzerinde görüşüldüğünü ve bu konunun tüm paydaşlarla görüşüldükten sonra tekrar ele alınacağını ve kapsamlı bir çalışma yapılacağını ifade etmiştim. Bugün sayın bakanımız bu görüşmelerini takiben, kendi bürokratlarıyla da yaptığı çalışmaları tekrar Bakanlar Kurulu'na getirdi.

Bu konu üzerinde tüm bakan arkadaşlarımızın düşüncesi alınmış oldu.

Şunu tekrarlamak istiyorum. Bugün bazı basın organları, bazı televizyonlar yoğun bir şekilde dershanelerin kapatılması konusu üzerinde yayın yapıyorlar.

Bir defa şunda karar kılalım. Dershanelerin kapatılması diye bir konu gündemde değil. Böyle birşeyi iddia etmemek lazım. Dershaneler hür teşebbüsün unsurlarıdır. İnsanlar ticari amaçlarla öğrencilerin üniversite veya fen liselerine, meslek liselerine hazırlanırken test çözme tekniklerini ve genel bilgilerini artırmak maksadıyla kurulmuş, belki bir takviye kurumlarıdır. Öğretmenleri vardır, çalışanları vardır, öğrencilerden ücret alırlar, o ücret karşılığında masraflarını öderler, belki kar ederler, belki edemezler.

"DERSHANELERİN KAPATILMASI SÖZ KONUSU DEĞİL, KELİME OLARAK BU UYGUN DEĞİL"

Dolayısıyla insanların bir ekonomik faaliyet olarak yürüttüğü çalışmayı kapatmaktan bahsetmek mümkün değil, doğru da değil. Anayasa buna karşıdır, kanunlarımız buna karşıdır. Türkiye'nin serbest ekonomik piyasa içerisindeki konumu buna karşıdır.

Kapanmalarının da kelime olarak doğru olmadığını düşünüyorum. Çünkü nihayetinde birilerini zorlayarak kapanmaya mecbur etmek gibi bir unsuru içerisinde taşıyabilir.

"BU BİR DÖNÜŞÜM PROJESİ"

Çok açık olarak şunu söylemem gerekir. Artık dershanelerin geldiğimiz noktada öğrencilerimize takviye ders veren veya medot ve usul gösteren kurumlar olarak ihtiyaç kalmadığını düşünüyoruz. İhtiyaç olan şey nedir? Yeni okulların açılması, yeni dersliklerin yapılması ve öğrencilerimizin okul içerisinde bütün bilgilere haiz, üniversite imtihanlarına hazırlanan birer bireyler olmasını temin etmek. Bunu da ancak özendirmeyle yapabiliriz. Zorlayarak, baskı altına alarak değil.

Dolayısıyla bu projenin adı, hukuktaki tabiriyle bir dönüşüm projedir. Dershanelerin özel okullara dönüştürülmesi projesidir.

Bunu da teşvik etmek için pek çok tedbirler öngörülüyor. Yani "evet ben özel okula dönüşebilirim" "öğretmenim var, arsam var, binam var. Ben sizin vereceğiniz bir takım teşviklerle, tedbirlerle aynen 24 derslikli, 30 derslikli bir okul olarak faaliyete başlayabilirim..."

Bu noktaya geldiklerinde onlar, özel okul olarak hizmetlerine devam edeceklerdir.

Madem ki bu, özendirilecektir, teşvik edilecektir ve bir dönüşüm gerçekleştirilecektir, bunun üzerinde baskı unsurlarının olmaması gerekir.

ÖĞRETMENLERİN HAKLARI KORUNACAK

Esasen Sayın Başbakanımızın ta başından beri ifade ettiği gibi buralarda çalışan öğretmenlerin hakkı korunacaktır. Buralarda çalışan elemanların, ister gece bekçisi, ister buralardaki personelle ilgili bir memur olsun, onlar muhafaza edilecektir. Arsaları yoksa arsa verilecektir. Hatta inşaatlarını yaparken ek teşvikler de gösterilebilecektir.

"BEN YOKUM" DİYENLER DERSHANE FAALİYETLERİNDEN VAZGEÇMİŞ OLURLAR

Şimdi böyle bir dönüşüm projesine karşı şöyle düşünmek lazım. Dershanelerde buna uyan kararlar alanlar olabilir. Veya "ben özel okul olamam, böyle bir kararım da yok" diyenler süreç içerisinde bu dershane faaliyetlerinden vazgeçmiş olurlar.

Bakınız, sadece 1 yıl içerisinde SBS'lerin kaldırılmış olması dolayısıyla dahi, dershenelerin kapasitesinde bir düşme görülmüştür.

ÜNİVERSİTE SAYISI 85'TEN 180'E ÇIKTI

Bugün itibariyle üniversitelerin açık kalan kontenjanları fevkalade düşüktür. Unutmayalım, AK Parti iktidara geldiğinde Türkiye'de 85 civarında üniversite vardı. Şu anda 180 üniversitemiz var. Bu sayı birkaç yıl içerisinde daha da artacak olursa, emin olun üniversite sınavlarında her sınava giren istediği fakülteye girebilecek bir noktaya gelecek.

Bütün bunları kapsamlı olarak düşünüyoruz hükümet olarak.

Bir, 4+4+4 eğitim sistemi eğitimde bir dönüşüm ve reform sistemidir. 800 bin öğretmenimiz var. Bu öğretmenler okul öncesinden başlayarak lise son sınıfa kadar eğtim hizmetlerine katkıda bulunuyor. Bunun 400 binini de hükümetimiz döneminde işe başlattığımız değerli öğretmenler teşkil ediyor.

Şimdi bu kadar öğretmen, 8 yıl, 12 yıl boyunca ders öğretmiyor, öğrencilerimize faydalı olmuyor da sadece arada bir gittikleri dershaneler onlara üniversiteyi kazandırıyor gözüyle bakarsak, bu mevcut okullarımıza da, okullarımızda fedakar öğretmenlerimize de yapılabilecek en büyük saygısızlık olur.

Şimdi eğitimde dönüşüm projesini başlattığımıza göre, sağlıkta, ulaşımda, enerjide, demokratikleşme sürecinde dönüşüm projeleri gibi kabul etmek gerekir.

Ama bu dershaneler de çok faydalı işler yaptılar. Bunu da ifade etmek gerekir. Kendi çocuklarımız da bu dershanelere gitti. Bir, ihtiyacı olduğundan dolayı, iki; çevresine bakarak hareket etti. Arkadaşları dersheneye gidiyor, kendisinin de gitmesinin gerekli olduğunu düşündü. Üçüncüsü de sosyalleşmedir.

Bunu görmezden gelemeyiz. Birincisi, bir dönüşüm projesini gerçekleştirmek istiyoruz. Bunu doğrudan dershanelere husumet gibi kimse algılamasın.

İkincisi; dershanelerin sayısı bilmem şu kadar bin. Buralardaki öğrencilerin sayısı onbinlerce. Peki bu dershenelerin sahipleri, sadece Hizmet Hareketi diye bildiğimiz, sizin "Cemaat" diye yazdığınız, "Cemaat'le hükümet arasında kavga da var canım" diye söylemek istediklerinizi bu kapsama koyamazsınız.

Bin birimlik dershane varsa, Hizmet Hareketi bunlardan sadece yüzde 22'sine sahiptir. Geriye kalanlar, yine hür teşebbüsün bir araya gelerek kurdukları, insani ve ekonomik faaliyetlerdir.

Bu dershanelerin sahipleri arasında farklı görüşlerde olanlar var, farklı siyasi düşüncede olanlar var. Farklı inanç grupları var. Bu çok da doğaldır. "Dershaneler kapatılıyor, yandık, bittik, öldük" diyenler sadece bunların şu kadarıdır.

Gazetelerde, ekranlarda farklı konuşanlar olabilir. Ama sayın bakanımızın temas ettiği veya bizim temas ettiğimiz pek çok insan bu dershanelerin özel okullara dönüşme veya akademik liselere dönüşme konusundaki teşviklerini benimsiyor, sadece bunun için bir geçiş süresine ihtiyaçları olduğunu kabul ediyorlar.

"YANLIŞ YAPIYORLAR..."

Biz meseleye rasyonel bakıyoruz. Bir tarafın penceresinden bakmıyoruz. O pencereden bakanlar da yanlış yapıyorlar. Meseleye akılcı bir yaklaşımla ulaşmamız gerekir.

16 milyon gencimiz bugün lise sona kadar eğitim sürecinde. Bu dünyanın hiç bir yerinde yok. Bu bizim zenginliğimizdir. Bunun için dershanelerin konumu nerede olmalıdır, meseleye buradan bakıyoruz.

İŞ HÜKÜMETİ TEHDİT NOKTASINA GELDİ

Buna karşı sürekli, artık tehdit noktasına gelen, başka bir takım yeni çıkmalarla da hükümet aleyhtarı bir gösteriye dönüşen, bir güç gösterisi haline gelen davranışları yadırgadığımızı söylemek istiyorum. Yakınlıklarımızı herkes bilir. Ama hükümeti hedef tahtasına koyarak yapmak istemediğimiz hatta aklımızın ucundan bile geçmeyen bir konuyu bizimle kavga meselesi haline getirmek hiç hoş bir davranış değildir.

"OCAK'TA YASALAŞMASI İÇİN MECLİS GÜNDEMİNE GELECEK"

Dershaneler konusunun artık fonksiyonunu giderek yitirdiğini ve artık okullaşma noktasına gelmesi gerektiğini düşünüyoruz. Hükümet aleyhtarı bir güç gösterisine dönüşen yaklaşım çok doğru bir tavır değildir. Bu mesele halledilecektir. Taslak son şeklini alacak ve Ocak ayında yasalaşması için TBMM gündemine gelecek. Bu dönüşümün sağlıklı olması için de iki yıllık bir süre öngörüyoruz. Eylül 2015. O tarihte dershanelerin okullaşma sürecinde son noktaya gelmesini öngörüyoruz."

HADİSLE ÖRNEK VERDİ

Ben bir Hadis-i Şerif'e çok önem veririm. 'Yakında büyük fitneler olacak, o fitnelerde ayakta duranlar yürüyenlerden, oturanlar da ayakta duranlardan daha hayırlıdır.'

Hükümet sözcüsü olarak bunu yapmamış olayım. Bu benim Bülent Arınç olarak duyduğum ızdırabın sonucudur. Fitneyi büyütmeden ne doğruysa onu yapacaksınız. Bu sözüm kime. Önce kendimize kabul edelim ama her gün hükümeti hedef tahtasına oturtarak güzel insanların arasını açmaya çalışanlara buradan istirham ediyorum, fitnenin aleti olmayalım, ne siz ne de biz. Bu ateşin söndürülmesi için herkes elindeki bir bardak suyu döküversin.

Şu andaki yayınları ben okumakta dinlemekte zorlanıyorum. 10 yıl önceki dosyaları açmanın, daha heybemizi açmadık, deve yükü heybemiz var demenin fitneyi büyütmekten başka sonucu yoktur. Ocak'ta yasayı çıkartıyoruz ve dönüşüm için de gerekli süreyi veriyoruz.



***



***



***